Küçük bir tabutu tek başına omzunda taşımaya çalışan, zayıf, ince bacaklı ve pantolonları kırış kırış babalar oluyordu. İki adım gerisinde başörtülü, ayakkabıları çamurlu, başı önde yürüyen anneler. Sokaktaki taşların arasında bir yüz, bir ses arıyorlardı