"Aşk, sanılandan daha fazlasıdır..." diye yazmıştır Erica Jong. "O, gerçekten uğruna savaşmaya, cesaret göstermeye, her şeyi riske atmaya değer. Sorun şu ki, hiçbir şeyi riske atmazsanız aldığınız risk daha büyük olur". Kesinlikle aynı fikirdeyim.
"Milyonlarca yıllık evrim tarafından, devamlı aidiyet ve yakın ilişki aramaya programlanmış olmamıza rağmen, sağlıklı insanları başkalarına ihtiyaç duymayan kişiler olarak tarif etmekte ısrar ediyoruz."
Aşkın bağlarının nasıl geliştirileceğini, besleneceğini öğrenmek önemli bir meseledir. Sevgi dolu bağlanma, bize, hayatla baş etmemizi ve hayatı güzelce yaşamamızı sağlayan güvenli ağları sağlar. Hayatımıza anlamını veren şey de budur. Ölüm döşeğindeyken çoğumuz için en önemli şey, en çok değer verdiklerimizle olan bağlarımızın niteliğidir.
İçgüdüsel olarak biliyoruz ki, ilişkilerde bağlanmanın gerekliliğini kim kavrarsa daha iyi bir hayat yaşar. Oysaki kültürlerimiz, bizlere bağlanmaktan çok rekabet etmeye yönlendirir. Milyonlarca yıllık evrim boyunca aidiyet ve yakın temas aramaya programlanmış olmamıza rağmen, sağlıklı insanları başkalarına ihtiyaçları olmayan insanlar olarak tarif etmekte ısrar ediyoruz. Bu, toplumsallık duygumuzun, daha kısa sürede işlerimizi halletme ve hayatlarımızı daha çok kazançla doldurma kaygıları tarafindan günden güne zedelendiği böyle bir zamanda özellikle tehlikelidir.
Sayfa 217 - CK Yayınevi, 1. Baskı, Eylül 2015.Kitabı okudu
Erkekler, dokunma açlığına özellikle hassas olabilir. Çalışmalar, erkeklerin doğumdan itibaren daha az kucağa alındığını ve kızlara göre daha az ilgilenildigini göstermektedir. Yetişkinler olarak erkekler, hassas dokunmalara kadınlara göre daha az yanıt verici görünmektedir; ancak görüyorum ki erkekler, bunun yoksunluğunu kadınlar kadar çekmektedir. Yine kültürel şartlanma (gerçek erkekler kucağa alınmaz) veya eğitim yoksunluğu (nasıl isteyeceklerini bilmemektedirler) nedeniyle erkekler kucaklanmayı istemezler. Ne zaman kadın danışanlarım erkeklerin cinsellikle kafayı bozduklarını söyleseler bunu düşünürüm. Eğer futbol sahası dışında dokunulduğum veya kucaklandığım tek yer cinsellik olsaydı; ben de öyle düşünürdüm, derim onlara.
Sayfa 169 - CK Yayınevi, 1. Baskı, Eylül 2015.Kitabı okudu
Kuzey Amerikalıların dünyanın en az dokunan toplumu olduğunu ve ‘dokunma açlığı' çektiklerini ileri süren, Massachusetts Üniversitesi'nden Gelişimsel Psikolog Tiffany Field'ın gözlemine göre, ilk anlarımızdan son anımıza dek dokunmaya hayati derecede ihtiyacımız var. Çocuklarda dokunmadan mahrum bırakılma, beynin gelişimini ve duyguları organize etmek olarak tarif edilebilecek duygusal zekânın gelişimini yavaşlatıyor gibi görünmektedir.
Sayfa 168 - CK Yayınevi, 1. Baskı, Eylül 2015.Kitabı okudu