“Yarattığı sorunları çözemeyen bir uygarlık yoz bir uygarlıktır, ilkelerini hile ve aldatma uğruna feda eden bir uygarlık ölmekte olan bir uygarlıktır”
Sömürgeci her ne kadar kendini “medeni” sömürge halkları “barbar” olarak görse de “sömürgecilikle medeniyet arasında uçsuz bucaksız bir mesafe vardır.”
Irkçılık, Avrupa kökenli bir kavramdır ve bugünkü anlamıyla ilk kez 17. Yüzyılda doğmuştur. Kant gibi aydınlanma filozofları ve görüşleri ile benimsedikleri hümanist aydınlanma idealleri arasında bir çelişki görmemişlerdir. Örneğin Volteir'e göre zenciler, maymunla insan arasında bir yerde bulunmaktadır. Dolayısıyla hümanizmin kapsamı içinde değerlendirilmeleri gerekmez. Bu yönüyle ırkçılık, sömürgeciliği meşrulaştırma araçlarından biridir. İnsanın yüceltilmesi üzerinden kendini tanımlayan hümanist kültür, Batı dışına çıkar çıkmaz insanları köleleştirmiş, onlara Hayvan muamelesi yapmış, bu tutarsızlığa çözüm bulmak ve vicdanları yakıştırmak içinde hayvan muamelesi yaptığı yerlilerin gerçekte de bildiğimiz anlamda insan sayılamayacağını kanıtlamaya çabalamıştır. Latin Amerika'yı sömürgeleştirenler karşılaştıkları insanların sırtlarında lamalardan daha çok yük taşıyabildikleri için yük hayvanı sayılmaları ve ruhlarındaki kötülükle savaşmak için ağır işlerde çalıştırılmaları gerektiğini iddia etmiş, birçok platformda onların gerçekten insan sayılıp sayılmaması gerektiğini ciddi ciddi tartışabilmiştir.
Avrupa'nın Hitler karşısındaki tutumu ikiyüzlüdür. 20. yüzyılın o ayrıcalıklı hümanist, Hristiyan burjuvası farkında olmaksızın içinde bir Hitler taşımaktadır. Hitler Onun kötü ruhu, içindeki şeytandır.
Batı kendi yarattığı problemleri çözmekten aciz en hayati sorunlarına göz yumması seçmiş bir medeniyettir. En temel 2 sorunu olan "proleterya ve Sömürgecilik" sorununu çözemediği gibi, bunları gizlemeye dönük bir ikiyüzlülüğe saplandığı için her geçen gün çürümekte, savunulmaz hale gelmektedir. Onu artık sadece batılılar değil, dünyanın dört bir yanında yaşayan ve kölelikten yargıçlığa terfi etmiş milyonlarda yargılanmaktadır. Bu arada kapitalist dünyanın yükselen yeni lideri Amerika da bunun farkındadır ve pusuda beklemektedir. Kısacası Avrupa için durum hiç de parlak değildir. Ancak bu feci tablonun üstü yaldızlı bir örtü ile örtülmüştür. Bu yaldızlı örtü, Avrupa'nın hümanist aydınlanmacı, evrenselci değerlerinden ve bu değerlere dayanan edebiyat bilim ve sanat eserlerinden oluşmaktadır.