Ne zamandan beri gülümsüyorum biliyor musun? Değer verdiğim insanların aslında bu değere değmediğini gördüğümden beri. Kıyamadıklarımın beni parçalamalarına artık sessiz kalmadığımdan beri. Kötü gün dostu olduklarımın, kötü günlerimden yanımda olmadıklarını görüp, her birini hayatımdan def ettiğimden beri. Kendini vazgeçilmez sananlardan, bir anda vazgeçtiğimden beri. Yolun başında yanımda olup, yolun sonunda beni yalnız bırakanlarla bir daha asla yola çıkmadığımdan beri. Yüzüme sevdiğini söyleyip, sırtımı döndüğümde yara izleri bırakmayı düşünenlerin gözlerimden akan8 yaşlara değmediklerinin farkında olduğumdan beri. Gülümsüyorum ve gülümseye devam edeceğim.
Seni çok ama çok iyi anlıyorum. Şu an sakın bir kitap ile konuştuğunu düşünme, ben senin iç sesinim. Okuduğun her satırda kendini göreceksin. Hadi sıcacık bir kahve al ve gel bana... Şu genç yaşına rağmen, fazlasıyla ağır şeyler yaşadığını düşünüyorsun. Ve hatta bu kadarı fazla diye sitem ettiğin anlar da oluyor. Bazen taşıyamayacağın bir yükün
Sevilmek istiyor insan. Sevilmek istiyor istemesine de, ayn acıları yaşamaktan da bir o kadar korkuyor. "Yine aynı olursa?" diyor. "Ya bu da diğerleri gibiyse?" diyor, "Ben yine ne yapar e eder güvenirim de, ya güvenim bu sefer de boşa çıkarsa?" diyor Sevip sevilmemekten, kendisini sevdiği için pişman olduğu o günlerin içinde bulmaktan korkuyor. Hiçe sayılmaktan, yarım kalmaktan korkuyor. Ama bu korkunun insana hissettirdiği kaygıyı bir Allah'ın kulu anlamıyor. Herkes ilk başta şöyle severim, böyle severim edalarıyla geliyor. Sonra bir bakıyorsun, ik gün sonra ortadan kayboluyor. En kötüsü de bir daha kimseyi sevmememiz gerektiğini, elimizde avucumuzda ne varsa önüne döktüklerimiz öğretiyor. Güvendiklerimiz de her zamanki gibi yanıltmıyor. İnsan en çok dinlenmek istediğinde yoruluyor da duyguları en çok bu yıpratıyor.