Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Batı Düşüncesi - Felsefi Temeller

Ahmet Cevizci

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Aristo açısından mutluluk, insanı diğer varlıklardan ayıran parçası olan ruhun, akla uygun bir biçimde tam bir etkinlik halinde gerçekleşmesi demektir.
Rönesans düşüncesinin en temel özelliği, insanın, her türlü bağlılıktan sıyrılmak suretiyle, kendisine dayanıp, kendisini arayıp bulmasıdır.
Reklam
Hıristiyanlık'ta tarihin "eskaton" yani kurtuluş ile son bulacağı yönündeki iddianın Hegel'de, tarihsel süreç sonunda kazanılması umulan özgürlük düşüncesine, Marx'ta ise tarihin sonunda varılacak sınıfsız toplum idealine etki ettiği açıktır.
En belirleyici özelliği dinden bağımsız bir kültür inşa etmek ve insanın merkeze alındığı bir paradigma ekseninde insan ve dünya ile ilişkili bir felsefe kurmak olan Rönesans hümanizmi, bilime ve insan aklına atfettiği değere bağlı olarak, daha sonra zuhur edecek olan bilimsel paradigmaya olan katkısı sebebiyle, aynı zamanda seküler yani dünyevî bir kültürün doğuşunun da habercisi olarak görülebilir.
Epikuros, amacın maddî bir doyum sağlamaktan ziyade, yokluklarında bize acı verecek olan şeylere meyletmemek ve hayatı olanca sadeliği içerisinde kalıcı hazlarla donatmak olduğunu söyler.
Logos
Herakleitos'un, değişme ve logos ilişkisini ne şekilde tesis ettiği, en güzel ifadesini onun, "Bir nehirde iki kere yıkanılmaz” sözünde bulur. Nehir sürekli bir akış içerisinde olduğundan ötürü değişmektedir; buna karşın kendisiyle özdeşliğini yani aynı nehir oluşunu da korumaktadır. Bu anlamda logos bir şeyin varlığının, bir harmoni veya birliğe ulaşmak için eşit ölçüdeki karşıt çiftlerin mücadelesi tarafından kendisi yoluyla devam ettirildiği rasyonel yasaya gönderme yapar.
Reklam
Aristo'nun tanrısı
Aristo felsefesinde Tanrı ve salt madde gibi değişim süreci de, tanrının varlığına bağlı olarak ezelî bir karakter arzeder. Yine Aristo'nun tanrısı, bir anlamda sistemin ihtiyacına binaen tamamlayıcı bir unsur olarak sisteme dahil edilmiş gibidir. Zira yalnızca kendisi üzerine düşünen ve kendisinin bilgisine sahip olan bir tanrı olarak onun, âlemin bilgisine sahip olduğunu söylemek oldukça güçtür. Bu yönüyle özellikle kitaplı dinlerdeki tanrı anlayışından ayrılan söz konusu tanrıya, bir yandan imkân halinden fiil haline geçmek, diğer yandan da en dış küreyi hareket ettirmek için bir hareket ettirici gerekmesi sebebiyle ihtiyaç duyulur. Kendisi hareket etmeksizin hareket ettirici olan bu tanrının, hareket ettirmenin dışında evrene müdahil olduğunu söylemek de mümkün değildir. Tam da bu özellikleri sebebiyle, felsefeyle yüzleşmek zorunda olan Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâmiyet gibi kitaplı dinlere mensup olanlar, genellikle felsefeyle sakınımlı bir ilişki içerisinde olmuşlar ve çoğu zaman felsefeyle dini uzlaştırmada ciddi sıkıntılara maruz kalmışlardır.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.