Batılılaşma İhaneti

D. Mehmet Doğan

Batılılaşma İhaneti Posts

You can find Batılılaşma İhaneti books, Batılılaşma İhaneti quotes and quotes, Batılılaşma İhaneti authors, Batılılaşma İhaneti reviews and reviews on 1000Kitap.
Ne örümcek ne yosun Ne mucize, ne füsun Kabe Arabın olsun Bize Çankaya yeter. (Kemalettin Kamu)
Yıllarca öncesinin gazetelerinde yer alan bir habere takılıyor gözümüz: "Peçesini atan Türkiye". "Atatürk yarım bir ilâhtır; Türklerin babasıdır. Hiçbir Devlet şefi için hayatında bu kadar heykel dikilmemiştir. Ne Mussolini'nin, ne Hitler'in, ne de Lenin'in anıtları onunkilerle ölçülemez". (Cumhuriyet, 5.8.1935, sf. 1-5).
Reklam
Genellikle haberleşme bu durumdayken, bürokratik ideoloji doğrultusunda haberleşme kurumları oluşturulmuş ve geliştirilmiştir. Halkevleri, çeşitli dernekler ve öğretim kurumları rejimin ideolojisini yaygınlaştırma yönünde bir haberleşme gerçekleştirmeye çalışmışlardır. Bu çerçevede halkevleri ve benzeri dernekler, camiye (Hakkevi, Allahevi'ne) ve tekkeye; öğretim kurumları, medrese ve dinî öğretim kurumlarına alternatif olarak devlet tarafından tesis edilmiştir. Ancak bu yeni kurumlar, geleneklik haberleşme kurumlarının görünürdeki faaliyetlerine karşı faaliyetler yürütmelerine rağmen, geleneklik kurumların insan, aile, yakın çevre ve devletle bütünlüğü sağlayan asıl fonksiyonlarını ifa edebilecek yapıya ulaşamamışlardır. Açarsak; namaza karşı dans; dinî ayinlere karşı balo; vaaza karşı konferans; dinî öğretim kurumlarının insan-devlet-Allah çizgisinde öğretimine karşı üniversiteler ve diğer öğretim kurumlarının insanı yalnızlaştıran ve bunalıma sevkeden öğretimi... Neticede, geleneklik haberleşme kurumlarının halkımızın üzerindeki tesiri azaldıkça, bunalımın yoğunluğu artmaya başlamıştır.
Çağımızda kitle haberleşmesi bir noktada düşünen insandan çok, kitle haberleşme araçlarını ellerinde bulunduranların istediği gibi düşünen insanı şartlandırmaktadır. Kitle haberleşme araçlarının hâkimiyeti geliştikçe kitlelerin düşünme hürriyeti daha büyük tehlikelere maruz kalmaktadır. Günümüzde kitle haberleşme araçlarının şartlandırdığı düzenlenmiş ve kısıtlanmış hürriyet, kişileri sevketmeye namzettir.
Fuad Paşa'nın bilhassa tesirli olduğu bir konu da yabancı eğitim ve öğretimin Türkiye'de teşekkül ettirilmesidir. Eğitim meselesine ilk olarak Fransızlar el attılar. Çünkü, birtakım ıslahat, kanun vb. şeylerle halkın karakterini, zihniyetini, fikriyatını değiştirmenin mümkün olmadığını anlamışlardır. İslâm fikriyatını muhafaza eden bir milletin tam manasıyla sömürülmesi, köleleştirilmesi mümkün değildi. Bu yüzden, eğitim yoluyla İslâmî fikriyatın yıkılıp, yeni bir fikriyatın, batı fikriyatının aşılanması gerekiyordu. Fransızlar bu yönde faaliyetlerine hız verdiler. İlk ve orta kademede tahsil müesseseleri kurulmasını teklif ettiler. Bu faaliyetlerini şöyle müdafaa ediyorlardı: "Fetihten beridir okullar, muhafaza ettikleri millî ve dinî karakterden kurtarılmak suretiyle imparatorluğun çeşitli halklarını kaynaştırmak... "Bu durumda, eğitim yoluyla -Avrupa ülkeleriyle mezhep farkı olmakla birlikte- azınlık Hıristiyanları için büyük bir fikriyat değişikliği meydana getirmek söz konusu değildir. Ancak, Müslüman çocuklarının Hıristiyan usûlleriyle eğitilerek tam Müslüman kalacaklarını iddia etmek zordur. Demek ki Osmanlı teb'asının kaynaşması İslâmî esaslara göre değil, Hıristiyanî esaslara göre olacaktır.
...Bu şartlar altında, üst seviyeli bürokratlar borçlanmaktan başka çare olmadığını Sultan Abdülmecid'e telkine çalışıyorlardı. Malî durum dışında bürokratlar, dış borçlanı başka sebeplerle de istiyorlardı. Eğer batılılara borçlanılırsa, batılı devletlerin himayesi garanti altına alınmış olacaktı. Bu aynı zamanda batıcı ve gayr-î millî bürokrasinin varlığı için en büyük teminattı. Böylece bürokratlar, padişaha emrivaki yaparak, 28 Haziran 1855'de 5 milyon İngiliz altını tutarındaki borç antlaşmasını imzaladılar. Bu ilk borcun açtığı kapı, yirmi yıl içinde Osmanlı mâliyesinin iflasına kadar vardı. Borçlanma meselesi günümüze kadar kapanmayan yara olarak işledi. Bu ilk borçlanma antlaşması hakkındaki şu değerlendirme yerindedir: "1838 Ticaret Andlaşması, Osmanlı sanayii ve ticaretini Avrupa'nın denetimine sokmuştur. 1855 yılı istikrazının (borçlanmasının) kefaleti ise aynı şeyi maliye alanında yapmış oluyordu.
Reklam
158 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.