Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Batılılaşma ve Düzenin Yabancılaşması

İdris Küçükömer

En Eski Batılılaşma ve Düzenin Yabancılaşması Gönderileri

En Eski Batılılaşma ve Düzenin Yabancılaşması kitaplarını, en eski Batılılaşma ve Düzenin Yabancılaşması sözleri ve alıntılarını, en eski Batılılaşma ve Düzenin Yabancılaşması yazarlarını, en eski Batılılaşma ve Düzenin Yabancılaşması yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Nitekim, bir yandan liretini güçlerinin mülkiyetinde değişikliğe yol açan tarihi kapan içinde, müslümanlar için (ister tüccar, ister tefeci, ister mültezim, ister mülk sahibi olsunlar) daha çok toprağa (büyük çiftlik ve malikanelere) yönelme rasyonel oluyordu. Diğer yandan, batı kapitalizmi Osmanlı ülkeleri üzerinde etkisini geliştirirken, kurduğu ticari ve özellikle finans ilişkilerini, bir kısım azınlıklar aracılığı ile örgütlemeye koyulmuştu. Bu azınlıklara sonradan genel bir adla I.evanten'ler denilecekti. İmparatorluğu bölen azınlıkların milliyetçilik hareketleri de bir yandan gelişirken, işte bu Levantenler, emperyalist Batı ile beraber gözükeceklerdi. Kapitalist gavurun Osmanlılardaki bir kolu sayılacaklardı. Aşağıda, Tanzimat bürokratının, hatta Tanzimat padişahlarının (Abdülhamit'e kadar) Batı ile ve onun iç kolu Levantenlerle aynı safta görünüşlerini ve bundan dolayı gavur diye sınıflandırıldıklarını, İslamcı-doğucu (olmaktan başka çaresi kalmayan) halka nasıl karşı düştüklerini açıklamaya çalışacağız.
256 syf.
8/10 puan verdi
İdris Küçükömer Osmanlı'nın neden kapitalizme geçemediğini, Türkiye'nin batılılaşmasının mümkün olmayacağını, Türkiye'deki Sağ'ın Sol, Sol'un Sağ olduğunu kendi tezlerine göre irdelemiş. Aynı görüşlerde olmasanız da, araştırma ve fikir sahibi olmak için okunabilir.
Batılılaşma ve Düzenin Yabancılaşması
Batılılaşma ve Düzenin Yabancılaşmasıİdris Küçükömer · Profil Yayıncılık · 2014135 okunma
Reklam
Türkiye'nin solcuları gericidir. Üretim güçlerinin gelişmesinden yana değillerdir, tek merkezli, yukardan aşağı otoriter bir örgütlenmenin savunucusudurlar. Halkı yönetilecek sürü olarak görürler.
Kilisenin ekonomik hayata müdahalesi azaltılmalı idi. Faiz meselesi önce Protestanlık hareketi ile büyük ölçüde çözülüyordu. Protestanlık feodaliteye, özellikle Katolik kilisesine karşı burjuva ideolojisi olarak çıkıyordu. Gelişen yeni güçlerin, burjuvaların, işçilerin ve bu arada köylülerin egemenlere karşı mücadeleleri bir sapma olarak mezhep kavgalarına dönüşüyordu. Dini reform hareketi gelişmişti. Din ve mezhep farkları artık insanlar arasında bir ayırıma sebep olmamalıydı. Teokratik egemenliğe karşı laiklik ilkesi ortaya çıkarılacaktı.
Rönesans, gelişen burjuvazinin bireyci, laik görüşlerinin sanat dünyasındaki gelişimi oldu. Bireycilik, hümanizma hareketi içinde savunuldu.
İmparatorluk, üretim ilişkileri içinde tarımda azalan getiri, nüfus artışı, ihracatı kısıcı, ithalatı teşvik edici eğilimleriyle birlikte genişleyip hegemonya paradoksuna düşmekle (İmparatorluk yayıldıkça yayılmak zorunda kalmakla) , nicel genişleme nitel güçsüzlüğe dönüşmüştü. Bu, üretim güçlerinin gelişmesini engelleyen fasit tarihi bir kapan yaratmıştı.
Reklam
Eğer Osmanlılarda, İngilizlerde olduğu gibi, bir Magna Carta aranacaksa, bu Tanzimat Fermanı'nfa değil, olsa olsa Sened-i İttifak'da bulunabilir.
Osmanlı Bankası merkezi İstanbul'da bulunan bir Osmanlı şirketi olduğu halde, biri Paris'te, diğeri Londra'da, hissedarlar tarafından intihap edilmiş iki idare komitesi mevcuttur ki, bankanın hakiki hâkimi ve idarecisi bu komitelerdir.
Batılı görüntülü yaşantı yanında kültür emperyalizmi eğitim kurumlarıyla ve zorunlu olarak giriyordu ülkeye. 1863'te Amerikan Koleji açıldı. Anadolu'da özellikle Doğu'da Amerikan misyoner okulları kurulmuştu. Robert Koleji azınlık komitecilerinin yetiştirildiği bir yer olmuştu. Daha sonra Doğudaki Amerikan misyonerlerinin Ermeni-Kürt çatışmasını körüklediği görülecekti. ''Batıya açılan pencere'' denilen Galatasaray Lisesi ve benzeri misyon kuruluşları kurulmaya devam etti.
137 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.