20. Yüzyılın başlarında Müslümanların toprakları tamamen Batı emperyalizminin işgali altına girmiştir. 19. yüzyılda öncü alimlerin çabalarıyla başlayan İslami uyanışın anti-emperyalist kimliği, İslam coğrafyasının işgali, Müslüman kitlelerin ezilmesi ve bölgenin suni sınırlarla parçalanması karşısında ön plana çıkmıştır. Yaşadığımız yüzyılın ilk yarısında İslam coğrafyasında oluşturulan ulus devletlere ve Batılılaşma teslimiyetçiliğine karşı, İslam ümmetinin birliğini ve muhkem değerlerini savunan ve ıslahatçı akımın takipçiliğini yapan en belirgin çizgi, Şekip Arslan'ın çalışmaları ve ilgili olduğu Müslümanların devrimci mücadelesi etrafında tezahür etmiştir.