Kıymetli dostumuz Jack Kerouac, bu oyun tarzı eseri 1957 senesinde yazmış, sonraları annesi tarafından daktilo edilip düzenli bir metin haline getirilmiş. Yazarın ölümünden 36 sene sonra ancak yayınlanabilmiş, 2005 senesinde.
Eserde ben kişisel olarak diyalogların bir hayli sıkıcı olduğunu düşünüyorum, Milo'nun evine ziyarete gelen papaz ile yapılan diyaloglarda zaman zaman varoluşu sorgulayan konuşmalara rast geldim ve konuşmaların daha fazlasını umut ederken eser, sonra yine bilindik sıkıcı diyaloglarla devam ediyor...
Kerouac, bir konuşmasında bu eser için, isteğinin Amerikan tiyatro ve sinema kültürünü değiştirmek ve bu kültüre spontan bir ruh kazandırmak olduğunu söylemiş. Fakat insan bu eseri okuduktan sonra, neyse ki bu isteğini yerine getirememiş diyor.
Zaman zaman bu eserin sürreal olduğunu düşündüğüm dahi oldu, acaba öyle miydi?