Bediüzzaman Said Nursi'den Fıkhi Tespitler

Şadi Eren

Quotes

See All
Badiüzzamanın Aleviliğe Bakışı
O Aliköy'de Aleviler çok olduğunu ve bir kısmı Râfızîliğe kadar gidebilmesi nazarıyla, onların en fenası da, münafık hakikatine dâhil olmamak lâzım gelir. Çünkü münafık itikatsızdır, kalpsizdir ve vicdansızdır, Peygamber (asm) aleyhindedir. (Şimdiki bazı zındıklar gibi.) Alevî ve Şiîlerin müfritleri ise; değil Peygamber (asm) aleyhinde, belki Ål-i Beyt'in muhabbetinden, ifratkârane muhabbet besliyorlar. Münafıkların tefritlerine mukabil, bunlar ifrat ediyorlar. Hadd-i şeriattan çıktıkları vakit, münafık değil ehl-i bid'a oluyorlar, fâsık oluyorlar; zındıkaya girmiyorlar. Hazret-i Ali Radıyallahü Anh yirmi sene hürmet ettiği ve onlara şeyhülislâm mertebesinde onların hükmünü kabul ettiği Ebu Bekir, Ömer, Osman (Radıyallahü Anhüm)e ilişmeseler, Hazret-i Ali Radıyallahü Anh o üç halifeye hürmet ettiği gibi, onlar da hürmet etseler, farz namazını kılsalar yeter. 25
Sayfa 29 - Foliant
Adalet islamın elinde
İslâm Hukukunda, haddi aşanlara, hadlerini bildirmek üzere had cezaları vardır. Bu cezalar, okşayıcı değil, caydırıcıdır. İslam'da cezaların şiddetli oluşunu tenkit edenler, kendi sistemlerinde daha etkili alternatif çözümler üretememişlerdir.
Sayfa 32 - Foliant
Reklam
Bazı eski fıkıh kitaplarımızda “erkeğin başının açık olması, fasıklık alâmetidir” denilir. Bu fetvayı değerlendirirken, söylenmiş olduğu zamanın şartları nazara alınmalıdır. Yoksa bu fetvayı aynıyla günümüze taşımak bir takım sıkıntılara yol açar. Meseleye şu cihetlerden bakmak ve ona göre değerlendirmek gerekir: 1-Her şeyden önce, İslam Dininde
Sayfa 160Kitabı okudu
İslami olmayan yönetimlerde oy kullanmak
Dini konularda konuşan ve kendilerini “selefi çizgide” gören bazı Müslümanlar İslami olmayan yönetimlerde oy kullanmayı şirk olarak görseler de, bunun şirkle bir alakası bulunmamaktadır. Şöyle ki: Oy vermek, mevcut şartlar içinde halka sunulmuş güzel bir fırsattır. Halk, yönetime talip olanlara bakacak ve bunlardan faydalı gördüğüne oyunu
Sayfa 343Kitabı okudu
Tekfir Meselesi
Bediüzzaman, kendi hareket tarzını “müsbet hareket” olarak ifade eder.“(EmirdağLahikası) Bunun yansımalarından biri de tekfir meselesinde kendini gösterir. Mesela şöyle der: Said'i bilenler bilirler ki, mümkün olduğu kadar tekfirden çekinir. Hattâ sarih küfrü bir adamdan görse de, yine tevile çalışır.“ (Şualar) Bazı Müslümanlarda
Sayfa 287Kitabı okudu
Mehmed Kırkıncı hocamız bir sohbetinde şöyle demişti: “Ben şu iki alanın cahilini hiç görmedim: Siyaset ve din! Adam muhtarlık seçimini bile kazanamamıştır, hatta kendi evini bile idareden acizdir, ama bakarsın ülke siyasetiyle ile ilgili konularda bir uzman edasıyla değerlendirmeler yapar, “ben olsam şu meseleyi şöyle çözerim gibi cümleler kurar. Öte yandan yedi âyeti olan bir Fatiha Süresini okusa en az yedi yanlışı çıkar, ama bakarsın tartışmalı dini konularda “bence şöyle olmalı? kabilinden iddialı şeyler söyler.” “Dinde “bence” var mıdır?” sorusu, önümüzde önemli bir soru olarak durmaktadır. İmam Azam, İmam Şafii gibi müçtehid imamlar “bana göre böyledir, ben böyle anlıyorum” diyebilirler ve demeye de hakları vardır. Ama Kur'anı düzgün okuyamayan, hadisleri bilmeyen birinin “bana göre şu dini meselede hüküm şöyle olmalıdır” deme hakkı yoktur ve olmamalıdır. Ortada bir hasta olduğunda, tıb eğitimi almış kimseler onun durumuyla alakalı görüş beyan ederler. Dini meselelerde de işin uzmanı olan din âlimleri kanaatlerini anlatırlar.
Sayfa 105Kitabı okudu
Reklam
Bediüzzaman, yapılan içtihadların arzi veya semavi olmasına dikkat çeker. İçtihadın arzi olması, hevese dayalı yanlış kıyaslar ve isabetsiz akıl yürütmelerle yanlış sonuçlara varılmasını; semavi olması ise samimi bir niyetle ve doğru metotlarla Allah'ın razı olacağı doğru sonuçlara varılmasını ifade eder. Bediüzzaman, bu kavramları ve muhtevalarını şöyle nazara verir; Hâlbuki şeriat semaviyedir ve içtihadat-ı şer'iye dahi, onun ahkâm-ı mestüresini: izhar ettiğinden semaviyedirler... ...Hâlbuki şu zamanın ehi-i içtihadı, o zaruratı ahkâm-ı şer'iyeye medar yaptıklarından, içtihatları arziyedir, hevesidir, felsefidir, semavi olamaz, şer'i değil. 245 Bediüzzaman'ın üstte tenkit ettiği durum, “zaruretler haramı helal eder” kaidesini suiistimal edenler hakkındadır. Bunlar, “zaruret” kaidesinden yola çıkarak -faize fetva vermek misalidinen asla caiz olmayacak meselelere “yapabilirsin” diye fetva veren kimselerdir. Hâlbuki zaruretlerin haramı helal kılması dar bir alandadır. Bu alanı genişletmek, yapılan içtihadı hevese dayalı, felsefi ve arzi bir hale getirmektedir. Bu tür içtihatlarda metot olarak isabetsizlik söz konusudur.
Sayfa 106Kitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.