Tasavvufî düşünce, ilk günden bu yana çeşitli isimler altında varlığını sürdürmüş, insanların hayatında en yüksek değer olarak daima mevcudiyetini korumuştur. Tasavvuf yolu da hiçbir zaman ıssız ve yolcusuz kalmamıştır. İslâm dininin insanlığa indirilmesinden bu yana, sûfîlik mesleğine gönül verenler, bu yol vasıtasıyla en yüksek mertebeleri elde etmişlerdir.
Tarikat halkasını devam ettiren kâmil ârifler, tasavvufî terbiyeye girmeden önce fıkıh, hadis, tefsir gibi zâhirî ilimleri tahsil etmişler, sonra kalplerini tasfiye için kâmil bir mürşide intisap ederek ilâhî muhabbeti tahsil yoluna koyulmuşlardır. Tasavvuf mekteplerinde seyrü sülûk adı verilen eğitimi tamamlayan bu ârifler, mürşidleri tarafından halkı Hakka irşad için görevlendirilmişlerdir. Bu kâmil zatlar; gerek sözleriyle gerek halleriyle ve gerek kaleme aldıkları eserleriyle insanlığa örnek olmuşlardır.