Eğer iyi olmak sessiz sedasız oturup sadece kendi işinle uğraşmak, kimseye karışmamak anlamına geliyorsa ve karıncayı bile incitmemek demekse gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki o ana kadar benden iyisi yoktu.
Canı hiç tanımadığı biriyle konuşmak istiyormuş. Çok iyi tanıdıklarından ve kısmen tanıdıklarından sıkılmış, hiç tanımadığı biriyle konuşmak istiyormuş. Hiç tanımadığı biriyle hiç bilmediği bir yere gitmek istiyormuş.
O ikisinin oyununu seyrederken tesadüfleri ne kadar küçümsediğimizi düşündüm, kolay kolay ele geçiremeyeceğimizi sandığımız şeyin peşinde umarsızca koşturup dururken onun karşımıza birdenbire, kendiliğinden çıkabileceğine hiç inanmayız. Karşımıza çıktığında da, tesadüflere inanmıyorsak şayet, uzun zamandır peşinde koştuğumuz şeyin yanından geçip gitmemiz ve neyin yanından geçip gittiğimizin farkında olmamamız işten bile değildir, sonra yıllar boyunca tekrar peşinde koşarız ve bulamadığımız için küfrederiz yere göğe.
(…) tesadüfleri ne kadar küçümsediğimizi düşündüm, kolay kolay ele geçiremeyeceğimizi sandığımız şeyin peşinde umarsızca koşturup dururken onun karşımıza birdenbire, kendiliğinden çıkabileceğine hiç inanmayız. Karşımıza çıktığında da, tesadüflere inanmıyorsak şayet, uzun zamandır peşinde koştuğumuz şeyin yanından geçip gitmemiz ve neyin yanından geçip gittiğimizin farkında olmamamız işten bile değildir, sonra yıllar boyunca tekrar peşinde koşarız ve bulamadığımız için küfrederiz yere göğe.