Nuri Conker'in Çocuk Sarayı Caddesindeki evinde Atatürk'ün "Vardar Ovası" türküsünü bilafasıla (arasız) tekrarlatmış olması bu apartmanda bulunan Bulgar Sefarethanesi erkanı tarafından duyulmuş ve bu hadise Ankara'da halk arasında da yayılmıştı:
"Maya dağdan kalkan kazlar
Al topuklu beyaz kızlar
Vardar Ovası Vardar Ovası Altın yuvası"
Bu türkü hakikaten defalarca söylenmiş ve hora denilen Rumeli oyunları bu türküye uyularak oynanılmış idi.
Birkaç gün sonra Çankaya'da Tahsin Uzer, bu hadisenin Bulgar ve Yunan siyasi mahfillerinde (çevrelerinde) telaş ve dedikoduya sebep olduğunu söylüyordu.
Bir Rumelili arkadaş Atatürk'e sordu:
- Paşam bu kıymetli vatan parçasına bir gün kavuşabilir miyiz?
Atatürk'ün mavi gözleri, pencereden dışarıya derinlere daldı.
Üzgün olduğu yüzünden belli idi. Hafif bir sesle bu suali cevaplandırdı:
- Oralarını otuz milyon iken kaybettik. On sekiz milyon Türk ancak milli vatanı koruyabilir.
Asaf İlbay "Atatürk'ün Hususi Hayatı'', Tan Gazetesi, No:228, 5 Ağustos 1949, s.2
Bir akşam kendisine nazı geçen arkadaşlarından biri:
- Düşünmelisiniz ki eğer ölürseniz, heykelinizi paramparça ederler. Yaptıklarınızdan hiçbiri ayakta kalmaz. Çok yaşamaya bakmalısınız, dedi.
Ben de sofrada idim. Güldü, işte o zaman bize gönlünün sırrını açtı:
- Unutmayınız ki Mustafa Kemaller yirmi yaşındadır, dedi.
O artık Türkiye'nin her tepesinde bir Mustafa Kemal'in nöbet tuttuğuna inanıyordu. Heykelleri de, şan ve şerefleri de, eserleri de, hepsi bu Mustafa Kemallere emanetti. Nöbetçiler uyumayınız.
Falih Rıfkı Atay "Nöbetçi", Pazar Postası Gazetesi , Birinci yıl, No:40, 11 Kasım 1951 , s. 1
Eşini mesut edebilecek herkes evlenmelidir... Çoluk çocuk sahibi olmalıdır... Bana bakmayınız. Bu meselede örnek İsmet Paşadır. Benim hayatım başka türlü düzenlenmiştir. Buna rağmen tecrübesini yaptım. Sonradan anladım ki bu iş benim başarabileceğim iş değilmiş.
... fakat hemen her Rumelili gibi, o da pastırmadan ve sarmısaktan nefret ederdi. Şimdi ne yapacaktık? Ev sahibine dedim ki:
- Aman birader bize birer demet maydanoz bul.
- Vallahi bizim evde yok, saat de on biri geçiyor, komşular uyumuşlardır,
dedi.
Israr ettim. Nihayet maydanoz bulundu. Ruşen Eşrefle hem çiğniyor, hem gidiyorduk. Çankaya'ya vardık... Salona girdik. Aksi gibi tenhalıktı. Dört beş kişi ancak vardı. Masanın ta öteki ucuna iliştim. Ruşen de yanımda.
Gazi :
- Kalabalık yok, yaklaşsanıza, diye emretti...
Dedim ki :
- Paşam, kabil (mümkün) olsa, kapının dışında oturacağız.
- Niçin? dedi.
- Sizden ketmedemeyiz (saklayamayız). Pastırma yedik, dedim.
Hoşuna gitti:
- Pekala, aman uzak kalalım, dedi.
Neşe içinde bir iki saat geçirdik.
-Ali Canip Yöntem
Geçen harp (İkinci Dünya Savaşı) sonrasında hayal ve hırslarına, Hitler'le Mussolini'nin asla tatmadıkları eşsiz bir zaferin takmış olduğu kanatları kendi eli ile kesip koparmasını bilen, dehasını milli ve milletlerarası "imkanlar" ölçüsü içinde tutan tek adam şüphesiz Atatürk'tür.
-Falih Rıfkı Atay