Benim Sofram Bu

Oğuz Akay

Benim Sofram Bu Quotes

You can find Benim Sofram Bu quotes, Benim Sofram Bu book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Garp senden, Türk'ten çok geriydi. Manada, fikirde, tarihte, bu, böyleydi. Eğer bugün Garp nihayet teknikte bir tefevvuk (üstünlük) gösteriyorsa, ey Türk çocuğu, o kabahat da senin değil, senden evvelkilerin affolunmaz ihmalinin bir neticesidir. Şunu da söyleyeyim ki; çok zekisin! Malum. Fakat zekanı unut! Daima çalışkan ol!
Sayfa 570Kitabı okudu
Sigara bile içmediğim, ağzıma bir damla içki koymadığım, elime ömrüm boyunca bir defa olsun iskambil kağıdı almadığım doğrudur. Dinime de bağlıyım. Allah'a inanırım. Namaz kılarım. Oruç tutarım. Ama bir insanın Allah'a inanması, ibadetini aksatmaması ile gerici olması arasında en ufak bir ilgi yoktur. Atatürk'ün bütün inkılapları, Türk milletinin muasır medeniyet seviyesine ulaştırmaya çalışmayı hedef tutmuş olan hareketlerdi. Bu ise bizim daha talebe iken özlediğimiz bir şeydi. -Fevzi Çakmak
Sayfa 122Kitabı okudu
Reklam
Atatürk’ün sofrası gerçekte, Türk bağımsızlık ve devrim tarihinin bir portresi idi. Bu sofra bir eğlence sofrası değildi; bir irade, bir devrim sofrasıydı. Yeni Türk Devletini kurma düşüncesi bu sofrada belirdi. Yurt savunması bu sofrada hatırlandı, Milli egemenlik ve onun en belirgin biçimi dan Cumhuriyet olması bu sofrada tartışıldı. Türk tarihine ve diline milli bir kimlik kazandırılması burada ele alındı. Ülke, ulus ve dünya sorunları yine burada tartışıldı. Özetle, ihtilalden devrime, tarımdan endüstriye ve bilimden sanata kadar bütün davaların savaş alanı bu sofra idi.
Sayfa 17 - Truva Yayınları
hayat bir kuru kestaneden ibarettir.
Atatürk'ün merhum Ömer Naci hakkında birçok hatıraları vardı. Bunları anlatmaktan zevk alırdı. Bu hikayelerden en hoşuna gideni şuydu: "Manastır'dan sıla için Selanik'e geldikleri zaman, bir gün Ömer Naci, Fuat Bulca, Mustafa Kemal Selanik'te Tahtakule gazinolarının birine rakı içmeye gitmişler. Üçünde de para yokmuş. Mevcut paraları ancak mezesiz bir şişecik rakıya kafi gelecek kadarmış. İçmeye başladıkları sırada içeriye bir seyyar meze satıcısı gelmiş. Taşıdığı işportanın bir tarafında yumurta, fındık, fıstık gibi nadir ve pahalı mezeler, diğer tarafında kuru kestane gibi ucuz yemişler varmış. Mustafa Kemal satıcıyı çağırmış, cebinde kalmış olan iki kuruşla mezelik olarak kuru kestane almış. Diğer yumurta, fındık ve fıstıktan alamadıklarına üçünün de canları sıkılmış. Birbirlerini teselli etmişler. Bir aralık Ömer Naci dayanamamış, bir şiir okumak istemiş ve ayağa kalkarak: - Hayat... Hayat... diye şiirine başlarken, Mustafa Kemal hemen önündeki kuru kestanelerden bir tanesini eline alarak uzatmış ve Ömer Naci'nin: - Hayat... Hayat... Sözüne ilave ederek ve kuru kestaneyi göstererek gayet soğukkanlılıkla: - ... Bir kuru kestaneden ibarettir! diye şiiri tamamlamış". Bu söz, Atatürk'ün o kadar hoşuna gitmiş ki aradan bu kadar çok sene geçtiği halde bunu unutmamış ve: - Hayat bir kuru kestaneden ibarettir! diye daima o hatırayı muhafaza eder, anlatırlardı.
Sadi'nin dörtlük:
Ne ber ustür be-süvarem, Ne çu ester zir-i barem, Ne hudavend-i raiyyet, Ne gulâm-ı şehriyarem (Ne deveye binip gezerim) (Ne de katır gibi yük altına girerim) (Ne uyrukları olan bir hükümdar) (Ne de hükümdarın uşağıyım)
Sayfa 449 - Truva Yayınları
Sevdiklerinin nazını çekmek Atatürk'ün kalbinin bir ihtiyacı idi.
Sayfa 334 - Truva Yayınları
Reklam
Geri13
40 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.