Orhan Kemal ile tanışma vaktim gelmişti...
İlginç bir okuma deneyimi oldu benim için. Zihnimde oluşturduğum Orhan Kemal imajında yanıldığımı gördüm, beklentilerimden biraz farklı bir eserdi.
Kitap, Çukurova'ya çalışmak için giden üç genç köylünün yola çıkmasıyla başlıyor. Çukurova'da, o bereketli topraklar üzerinde, neler olduğunu, ırgatların yaşamlarını olanca doğallığı ve açıklığıyla okuyoruz. Orhan Kemal'in kalemi oldukça akıcıydı, okumaya vakit ayrılırsa kısa sürede bitirilebilecek bir kitap.
Eseri okurken başlıkta yazan soruyu düşünüp durdum. Çünkü dediğim gibi, benim kitaptan beklentim farklıydı. Sanıyorum daha Sabahattin Ali eserleri benzeri bir tutum, eleştiri beklemiştim. Fakat Orhan Kemal eleştirilerini birkaç yer hariç (o birkaç yerde ise sanki bunun acısını çıkarırmışçasına çok sert bir şekilde yapıyor..) direkt diyaloglarla değil de, olay örgüsünün içine yerleştirerek yapmış.
Kadın erkek ilişkileri çok detaylı ve ön planda aktarılmıştı bence, toplumcu gerçekçi bir yazarın doğal kalemiyle yazılan detayları okumaktan rahatsız oldum zaman zaman. Çok çarpık ilişkiler, tabiri caizse kimin eli kimin cebinde belli değil, kadınlar cinsellikle özdeşleştirilmiş... Dönemin ve ortamın sahip olduğu şeyler bunlar tabii.
Bu nedenle yazara kızamıyorum; sorun onun topluma tuttuğu aynada değil, aynanın gösterdiklerinde.
Çok trajik bir şekilde biten eserin, çok fazla beğenmeme rağmen, edebiyatımızdaki öneminden dolayı okunması gerektiğini düşünüyorum.