Üstat'ın elinden; gittiği, gezdiği şehirleri gerek edebi gerek manevi dünyası üzerine fikir yürüttüğü, mevzubahis şehirlerin geçmişine duyduğu özlemi yazdığı, hepimizin yüreğinde önemli bir yerde duran beş şehrin her birine özel yazılmış beş denemesi.
Okurken, insanın aklına bir soru takılıyor: Mazimiz ne kadar güzel, dopdolu, esrarlı; garplılar bile özlem duyuyor. Peki, nereye gitti bütün bunlar?
Özellikle İstanbul'u okurken, bu soru hep peşimdeydi. Bütün geçmişimiz, bazen entrikalarla, bazen o dönemlerde yaşanan bazı olaylarla ya da başka nedenlerle yok olduğunu okuyunca, tüm edebiyat içeren cümleler yetersiz kalıyor.
Sadece İstanbul mu, diğerleri de. Ankara, Erzurum, Bursa, Konya... Bu şehirlerden, bu şehirlerde yaşayan kültürden nelerimiz kayboldu, nelerimizi kaybettik? Bir daha dirilmeyecekler, ne diye dertleniyoruz ve bizi hangi kuvvetle kendilerine çekiyorlar?
Tanpınar, eserinin 204. sayfadan itibaren bizim yerimize cevap veriyor. Ama biz bir kısmını iktibas etmekle yetineceğiz.
"(...)İyi biliyorum ki, aradığım şey bu insanların kendileri değildir; ne de yaşadıkları devre hasret çekiyorum.(...) Bizi onlara çeken bıraktıkları boşluğun kendisidir."
İnşallah, geçmişe şahit olan bu eser ve bu eser gibi mevzuları işleyen diğer eserlerin şahitliğiyle, oluşan bu boşluk bir bir nebze de olsa kapanır.
Muhabbetle...