Yaratılışına aykırı olan bir şeyi yapmaya zorlanmak, isyana sevk ederdi. Böyle bir durumu, tıpkı vücudun dışına çıkması gerekirken, etin içinde ters dönerek büyüyen, acıtan ve iltihap toplanmasına neden olan kıllara benzer.
..hepsinden daha dayanıklı, daha acımasız, daha vahşi ve daha zeki,...
Bütün bu nitelikleri taşımak da zorundaydı zaten, yoksa fazla dayanamaz, içinde bulunduğu bu düşmanca ortamda ayakta kalamazdı.
"Onun sevgisi bir tür ibadet gibiydi; dilsiz, kendini ifade etmekten aciz, sessiz bir tapınmaydı. Yalnızca göz kırpmadan bakarak ifade ederdi sevgisini..."
Beyaz diş kendini bulma sürecindeydi. Yılların ona kazandırdığı olgunluğa ve döküldüğü kalıbın acımasız katılığına karşın kişiliğinin gelişimi devam ediyordu.İçinde birtakım tuhaf duygular,alışık olmadığı dürtüler uç vermeye başlamıştı.Davranışlarına yön veren eski kurallar değişiyordu.Eskiden huzuru sever,huzurunun kaçmasından ve acı çekmekten nefret ederdi,dolayısıyla davranışlarını da buna göre düzenlerdi.Oysa şimdi durum farklıydı.İçinde gelişen yeni duygular yüzünden tanrısının uğruna sık sık huzurunun kaçmasına ve acıya katlanır olmuştu. Örneğin sabahın erken saatlerinde çevreyi dolaşıp yemek aramak ya da kuytu bir köşeye çekilip yatmak yerine tanrısının yüzünü görebilmek umuduyla kulübenin önündeki iç karartıcı merdivenlerin başında saatlerce bekleyebilirdi. Geceleri tanrısı eve döndüğünde parmaklarının dostça dokunuşunu hissetmek ve sevgi dolu sözcükler duyabilmek uğruna karın içine yattığı sıcak çukurundan vazgeçebilirdi. Dahası,tanrısının yanında olabilmek,birlikte şehre gidebilmek ya da onun tarafından okşanabilmek için en sevdiği şeye,ete bile boş verebilirdi.