Bu, yaşamın ta kendisiydi. Amaç var ise her şeyin bir anlamı da vardı.
Yavru kurt,karşısına çıkan tüm güçlüklere rağmen yaşama sıkı sıkıya bağlıydı ve gözlerini ilk açtığı andan itibaren yaşamın her anından büyük bir haz alıyordu.
Yapacağı tek şey vardı; kendi içinde bir devrim!
İçgüdülerini biraz umursamamakla başlayacaktı buna. Geçmişinin üzerine simsiyah bir çizgi çekecek, suçu da hayatın dengesizliğine atacaktı.
Bunlar üzerine bir insan gibi kafa yormuyuyordu. Tek yaptığı şey ikiye ayırmaktı; acı verenler ve acı vermeyenler. Böyle bir sınıflandırmaya hayatın güzelliklerinin tadına vara bilmek için ona acı veren şeylerden uzak duruyordu.
Dışarıdan aynı toprak gibi saf ve katı görünüyordu ancak kesinlikle katı değildi. Bilinmeyene karşı hissettiği güvensizlik duygusu tamamen genetik bir özellikti ancak tüm bu yaşadıkları korkularının ne kadar haklı olduğunu gösteriyordu.
Artık hakkında hiçbir şey bilmediği şeylere karşı temkinli olması gerekiyordu. Çevresindeki herhangi bir şeye karşı güven duymadan önce onu iyice tanıması gerekiyordu.
Hamurunda vardı gaddarlık.
Özünde iyi bir adam olmamakla birlikte, yanlış çevrede yanlış şekillenmiş hamuru. Toplumun elleri bazen oldukça acımasız olabiliyordu.