Sevginin ilkelliği nasıl erittiğini bir hayvanın gözünden görme deneyimini yaşatan Beyaz Diş, Jack London'un 'Vahşetin Çağrısı' isimli kitabından sonra okuduğum ikinci kitabı oldu. Iki kitabın da zemininde 'gerek insan gerek hayvan doğasının gelişiminde kalıtım ve çevre ne derece etkilidir?' sorusunun cevabını bulmak mümkün. Öncelikle iki kitabı da okuduğunuzda yazarın vahşi hayat ve yaşam koşulları konusunda engin bilgi birikiminin olduğunu, hayvanların davranışlarına ve iç dünyalarına yönelik zengin bir gözleme sahip olduğunu, gözlem yetegini de kelimelere yansıtmadaki ustalığını görüyoruz. Vahşetin Çağrısı 'Buck' isimli köpeğin, Beyaz Diş kitabı da yarı köpek- yarı kurt olan Beyaz Diş'in üzerinden anlatılıyor. Buck adlı köpeğin evrilme hikayesinde vahşi doğanın, kalıtımın ve iç güdüsel davranışların hakimiyetini görürken, Beyaz Diş'in hikayesinde durum farklılaşıyor. Doğaya ve insana Beyaz Diş'in gözünden bakarken ilk olarak vahşi hayatla mücadelenin mi yoksa insan yaşamına adapte olabilmenin mi daha zor olduğu ikilemiyle karşılaşıyoruz. 'Insan özünde iyi midir, kötü müdür?' sorusuna da Beyaz Diş'in karşılaştığı 3 farklı insan tiplemesiyle cevap bulabiliyoruz. Bu üç insanın yaklaşımına göre de Beyaz Diş'in vahşi doğasının nasıl şekil aldığını ve sonuna doğru nasıl evrildiğini görüyoruz. Kitabı herkese tavsiye etmemi sağlayan da sevginin şekillendirdiği bu evrilme hikayesi oluyor.