Bu romanı okurken gözyaşlarımı tutamadığım zamanlar oldu. Bir anne nasıl bu kadar vicdansız olabilir, nasıl kendi çocuğunu bir başkasına satabilir. Sırf albinolu diye kızına dokunmadan, öpmeden, sarılıp sevgisini vermeden; hangi anne baba, bir yavruyu bu sevgiden ve şefkatten mahrum bırakabilir!? Aklım almıyor gerçekten..Üstelik bunu yapan "Ben Tanrı korkusu olan bir Hristiyanım" diyen annesi! Tanrı korkusu böyle işliyorsa ben korkmak istemiyorum gerçekten. Hayvanlar bile yavrularını sever, korur, kollar. Tam da buna örnek olarak, Bonnie Blue'nun yavru tayı doğururken çektiği acı karşısında, kim ağlamadan durabilir ki?!
Hayvanlardan bahsetmişken; insanoğlunun eğlencesi uğruna acı çektirilen, işkence edilen, horlanan hayvanlar; kendi ırkım adına sizden özür diliyorum!.
Ellen Marie Wiseman'ın, kitaplarında; toplumun kanayan yaralarına parmak basmak gibi bir tutkusu var. Bu tutkuyu her zamanki gibi, akıcı ve anlaşılır üslubuyla dile getirmiş Beyaz Filin Gözyaşları'nda.
Okumak isteyenler için tavsiyem, eğer duygusal biriyseniz, kağıt peçete ya da mendillerinizi yanınızdan eksik etmeyin. Ve kitabın sonunda da ters köşe olmaya hazır olun.