Tarihinde uzun bir dönem başka devletlerin egemenliğinde yaşayan ve bağımsızlığına kavuşmasıyla birlikte Finlandiya’nın en temelden uygar ve bilinçli bir toplum yaratmasının hikayesi... Küçük bir grup aydının öncülük ettiği, halkın topyekün aydınlanması mücadelesini hayranlıkla okudum. Kitapta sıkça belirtilen bir tabir olarak ‘Kültür Emekçiliği’ nin ve bu pratiğin hayata geçirilmesi, zamana ve coğrafyaya uyarlanması gerektiği düşüncesi kafamı yiyip bitiriyor. En temelde Grigoriy Petrov şu muhakemeyi yapmasını istiyor okuyucudan: ‘Yurtseverlik nedir? Ülkemi, halkımı uygarlaştırmak; onlara kaliteli bir gelecek sunmak adına bir vatandaş olarak bu mücadelede ben ne yapıyorum?’ Her sayfada üzerinde saatlerce konuşulabilecek, tartışılacak ve geliştirilebilecek düşüncelere rastlıyorsunuz. Bir kitap okursunuz ve günlük yaşantı dahil her alanda farklı görmeye başlarsınız hayatı, o kitaplardan birisi oldu benim için ‘Beyaz Zambaklar Ülkesinde’. Petrov’un samimi ve kötü niyetten arındırılmışlık hissi veren harika anlatımıyla da kitap kült olmayı hak ediyor.