KÖYLÜLER , İŞÇİLER , İMALATÇILAR
kitabın kesinlikle beni en çok etkileyen düşündüren kısmı budur . Bu bölümde devletlerin yaptığı en büyük hatalardan birine değilmiş . Bu hata büyük yerleşimlerin büyük toplulukların gelişimi için bütün çabanın gösterilmesi fakat halk kitlesi üzerinde hiçbir yatırım yapılmamasıdır . Birçok imparatorlukta , toplumda halka ot yetiştirmesi hayvan beslemesi öğretilmiş fakat asıl önemli olan sağlığını beslenmesini iyileştirmeyi göz ardı edilmiştir . Hemen hemen her coğrafya durum bu şekilde olmuştur ve zorluklara yoksulluklara tahammül etmek halkın zorunlu görevi gibi sayılmıştır. Ve buna da dini bir dayanak bulmaya çalışmışlardır " Zaten İsa'nın dini de sabır tahammül dini değil miydi ? "
Aslında bu durumun devlet için ne kadar alçaltıcı bir durum olduğu , bütün fırsatlardan bütün kesimin yaralanması gerektiği asıl bahsedilmek istenendir .
Devlet denilen şey , üst katlarında geniş pencereler olan , yüksek tavanlı , sütunlu aydınlık ; alt katlarıysa karanlık rutubetli bir şato değildir . Ülke insanın çoğunluğunun eğitimden yoksun bırakılmış olması bir cinayettir . Devletin kendini yok edişi intihar etmesi demektir.