Bu adamın sahaflar ve eskiciler haricinde kimselere konuşmuşluğu yoktu. Ketum olduğu kadar hayalperest, nemrut olduğu kadar mahzun bir adamdı; tek bir düşüncesi, tek bir sevdası, tek bir tutkusu vardı: Kitaplar.
Biricik kitabını eline alır, bir cimrinin servetine, bir babanın kızına, bir kralın tacına duyduğu sevginin emsali bir tutkuyla onu seyre dalar, gözleriyle okşar, bağrına basardı.
Bu adamın sahaflar ve eskiciler haricinde kimselerle konuşmuşluğu yoktu. Ketum olduğu kadar hayalperest, nemrut olduğu kadar mahzun bir adamdı; tek bir düşüncesi, tek bir sevdası, tek bir tutkusu vardı: Kitaplar.
İnsan şu hayatta öylesine kötü günlerle, öylesine uğursuz zamanlarla sınanır ki, kime lanet okuyacağını bile bilemeyip göğe doğru haykırır. İnsanlar kadere kötü günlerde inanırlar.
Tek bir düşüncesi, tek bir sevdası, tek bir tutkusu vardı: Kitaplar. Bu aşk ve bu tutku onu içten içe yakıp kavuruyor, ömrünü tüketiyor, ruhunu kemiriyordu.
İnsan şu hayatta öylesine kötü günlerle, öylesine uğursuz zamanlarla sınanır ki, kime lanet okuyacağını bile bilemeyip göğe doğru haykırır.
İnsanlar kadere kötü günlerde inanırlar.