Kesinlikle okumak için ayırdığınız zamana değecek bir eser. Hem sürükleyici anlatımıyla kısa zamanda bitiyor hem de hayatın ta içinden tutup getirdiği, biraz siyahla lekelenmiş karakterleriyle bir komşunuzu, kuzeninizi hatta babaannenizle dedenizi kitapta selamlıyor gibi hissediyorsunuz. Karakterler öyle gerçek ve öyle tanıdık ki...
Bunun yanında yaptığı edebi tespitlerle sizi büyülüyor yazar. Ve yaşına rağmen etkin bir bilgi birikimi olduğunu da kanıtlıyor. Bol bol sinir olacağınız bir başkarakter yaratmasının sebebini de kendi satırları arasında açıklamış bulunuyor bu tespitlerinden bazılarıyla. Ahlaksız değil, kusurlu karakterler.
Kendi fanusunda yaşayan bir anne, çalışmaktan başka bir işte fayda görmeyen bir baba, ilham verici bir hayat yaşamış, ama oldukça yalnız kalmış bir ihtiyar...
Hayata, feminizme, akademisyenlerin iç dünyasına, aşka, evliliğe, borçlara ve para kazanmak için yapılanlara, aile yapılanmasına, sanat alemine... eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşmış yazar.
Bir yalan gerçeklerle desteklendiginde güçlenir diyerek hayatındaki gerçeklerle tüm dünyayı kandıracak bir yalanı ince ince işleyecek bir akademisyen. Peki bu usta yalancının yalana başlama sebebi neydi? İlk yalanını söylediğinde ne hissetmişti? Yalanlarına insanları inandırmayı nasıl başardı?
Bu cevapları öğrenmek için, yer yer şaşırmak, hüzünlenmek, öfkelenmek ya da kendinize bir nevi ayna tutmak için; bu kitabı okuyun.
