Andreas Doppler, iki çocuklu başarılı bir aile babası, güzel bir evi ve başarılı bir işi var. Birgün ormanda dolaşırken bisikletten düşüyor, otların arasında yarı baygın yatarken içine uzun zamandır hissetmediği bir huzur doluyor. Birkaç gün sonra işini, evini, ailesini terk edip ormana taşınıyor. Bongo adındaki bir geyik ile arkadaş olup 'avcı toplayıcı' şeklinde yaşıyor. Bu anlattığım aynı yazarın 'Doppler' adlı bundan önceki kitabı. Çok severek okumuştum, bunu da çok sevdim
Bu kitapta ise Andreas Doppler evine, ailesine dönüyor. Terk ettiği sırada eşi hamileymiş, şimdi üç çocuğu var, aradan tam üç sene geçmiş. Devamını anlatmayacağım. Acaba ailesi onu kabul ediyor mu?, ailesinde herşey aynı mı yoksa değişen durumlar var mı?, 3 yıl ornan hayatından sonra tekrar şehir hayatına alışacak mı ve bu esnada neler yaşayacak? Çok keyifli bir kitaptı. Kendisi Norveç' in en çok okunan yazarlarından.
Olmaz, çok geç, herşeyin anında söylenmesi gerekiyor. Söylenmezse kemikleşip başka şeylerin altında kalıp görünmez oluyor.
Doğru olani yapmıyorsan, eşsiz olmak bir işe yaramıyor.
Çünkü insan hep olduğu yerdedir ve saniyeler tik tak geçer, insan başkası olacaksa çok büyük fedakarlıklar ve değişimler gereklidir.
Mesela insan dünyadaki yerinden emin değilse, kaybolmuşsa, yaşamın ve toplumun yapılarına akıl erdiremiyorsa bir yasa konulmalı. Yalan söylemek serbest olmalı mesela. Yaşamın anlamı yitirildiğinde, acil yalan yasası.
Gömülüp yok olan köylerim ben. Plastik çöplerim. Besinden yoksun verimli topraklarım.