Yirmi Birinci Yüzyıl İçin Sosyal Bilim

Bildiğimiz Dünyanın Sonu

Immanuel Wallerstein

Bildiğimiz Dünyanın Sonu Sözleri ve Alıntıları

Bildiğimiz Dünyanın Sonu sözleri ve alıntılarını, Bildiğimiz Dünyanın Sonu kitap alıntılarını, Bildiğimiz Dünyanın Sonu en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Belirsizlik ya da Kesinlik
"(...)Gelecek hakkında kesin bilgiye sahip olsaydık, herhangi bir şey yapmaya yönelik ahlaki bir zorlama olamazdı. Bütün eylemler tayin edilmiş olan kesinlik içine düşeceği için, her türlü ihtirasın bağımlısı olmakta ve her türlü bencilliği yapmakta serbest olurduk. Eğer her şey belirsizse, o zaman gelecek yaratıcılığa, hem de sadece insanın değil, bütün doğanın yaratıcılığına açıktır. Olasılıklara, dolayısıyla daha iyi bir dünyaya açıktır. Ama oraya ancak ahlaki enerjilerimizi onu gerçekleştirmeye adamaya hazır olduğumuzda, karşımıza hangi kılıkla ve hangi bahaneyle çıkarsa çıksınlar, eşitsiz, demokratik olmayan bir dünyayı tercih edenlerle mücadele etmeye hazır olduğumuzda ulaşabiliriz(...)"
Sayfa 12 - Metis
farklılaşma ne kadar artarsa, aktörlerin oynadığı roller o kadar uzmanlaşır ve dolayısıyla bireyselleşmeye de o kadar yer açılır ve bu da son kertede (dünya çapında) heterojenliğin artmasına neden olur.
Reklam
Liberalizm ve Demokrasi
Diğer yandan popülizm normalde solun oyunu olmuştur. Siyasi sol, bir düzeyde, geleneksel olarak popülist olmuş, en azından popülistmiş gibi davranmıştır. Halk adına, çoğunluk adına, zayıflar ve dışlanmışlar adına konuşan hep sol olmuştur. Sürekli olarak halkın duygularını seferber etmeye ve bu seferberliği bir siyasi baskı biçimi olarak kullanmaya çalışan hep siyasi sol olmuştur. Bu halk baskısı kendiliğinden ortaya çıktığı zamanlarda ise, siyasi sorun lider kadroları çoğunlukta bu baskıyı yönlendirmeye çabalamışlardır. Demokratlar, iyi toplumun ehliyet sahiplerinin hüküm sürdüğü toplum olduğu şeklindeki liberal anlayışın hilafına, dışlanmış olanları topluma dahil etmeye öncelik vermişlerdir. Sağcı bir popülizm de yaşanmıştır. Ancak sol ve sağ tarafından oynanan popülizmler tam olarak aynı oyun değildirler. Sağcı popülizm, sağcı olduğu ve kavramsal olarak sağı belirleyen şey de, halka ancak takipçi olduklarında güvenmek olduğu için, hiçbir zaman gerçekten popülist olmamıştır.
Devletler mi? Egemenlik mi?
Kısacası, eğer dünya sistemi sürekli bir “dünya savaşı” durumu içinde kosaydı, kapitalizm muhtemelen çok iyi işleyemezdi. Bunu önlemek için de devletlere ihtiyaç vardır. Daha doğrusu, sistemde, öngörülebilirliği artıran ve keyfi kayıpları asgariye indiren belli bir derecede düzenlemeyi kurumlaştırabilecek bir hegemonik güce sahip olmak faydalıdır. Ama hegemonik bir gücün dayattığı düzen, yine, her zaman bazı kapitalistler için diğerleri için olduğundan daha iyidir. Kapitalist sınıfların kolektif birliği bu alanda çok güçlü değildir. Bütün söylediklerimizi şöyle özetleyebiliriz: Savaş çıkarmak, zaman içinde birçok noktada ve bazı kapitalistler için,( bu her zaman için geçerli olmasa da) büyük bir hizmettir. Tek tek ya da kolektif olarak kapitalistlerin savaşları başlatıp bitirdiklerini ima etmek istemiyorum kesinlikle. Kapitalistler kapitalist bir dünya ekonomisi içinde güçlüdürler, ama her şeyi kontrol edemezler. Savaşlara karar verme konusunda devreye başkaları da girer.
Neye Entegrasyon? Neyden Marjinalleşme?
Bazıları ondan dışlanmadıkça yurttaş kavramının hiçbir anlamı yoktur. Dışlanacak olanların bazıları da, son tahlilde, keyfi olarak seçilecektir. Dışlama kategorilerinin sınırlarının kusursuz bir mantığı yoktur. Üstelik, yurttaş kavramı kapitalist dünya ekonomisinin temel yapısına bağlıdır. Hiyerarşik ve kutuplaştırıcı bir devletler-sistemi kurulmasının ürünüdür; bu da demektir ki yurttaşlık (en azından daha zengin ve daha güçlü devletlerde) kaçınılmaz olarak, paylaşılması mensuplarının işine gelmeyen bir imtiyaz olarak tanımlanır. Bu kavram tehlikeli sınıfları kontrol altında tutma ihtiyacına bağlıdır; bu sınıflar da en iyi bazılarını sisteme dahil etmek bazılarını da dışlamak yoluyla kontrol altında tutulur.
İyi tanınan bir umut yolu gönül rahatlığıyla terk edilmez. Çünkü bütün bunlar, insanlığın yedide altısının ezilmiş ve kendilerini gerçekleştirememiş insanlar olarak kaderlerini sessizce kabul etmeye razı oldukları anlamına gelmez. Tam tersine. Umudun kabul görmüş vaatleri terk edildiğinde, başka yollar aranır. Sorun, bunları bulmanın kolay olmayışıdır.
Sayfa 88
Reklam
Geri18
90 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.