Bilimcimizin Evrimi

Bilinç Gökten Düşmedi

Hoimar Von Ditfurth

En Beğenilen Bilinç Gökten Düşmedi Sözleri ve Alıntıları

En Beğenilen Bilinç Gökten Düşmedi sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Bilinç Gökten Düşmedi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kimi hayvanlar ultra ses dalgalarını işitir; gene kimileri bizim için pratikte var olmayan renkleri görür; kısacası dünyanın, kavrayanayacağımız ve kafamızda, gözümüzde canlandıramayacağımız niteliklerle dolup taştığını en azından bilmekteyiz. Bundan emin oluşumuzun nedeni, kimi durumlarda bu niteliklerin mevcudiyetini aracılar üzerinden giderek, dolaylı yoldan belirleyebilecek durumda oluşumuzdur. Gelgelim bu türden niteliklerin sayısının hangi düzeyde olduğunu, algılama ve tasarlama ufkumuzu kat kat aşan mekanın ne kadar büyük ve geniş olduğunu, şöyle kıyısından kenarından bile olsa kavrayacak durumda değiliz. "Görülebilir ışığın" elektromanyetik dalgalar spektrumu içindeki payının ne kadar küçük olduğunu düşünmek bile, görme duyumuza bakarak, gerçeklik diye yaşadığımız şeyin, asıl dünyanın minicik bir bölümünü oluşturduğunu anlamamıza yeter.
Bu da gene evrimin karakteristik bir özelliğidir. Hep söyle diğimiz gibi evrim, önünde hazır bulduğu malzemeyle çalışabi lir.
Sayfa 112Kitabı okudu
Reklam
Başımıza dert açmadan, vahim hatalara düşmeden, üzerine gidemeyeceğimiz biyolojik çerçeve koşullarının var olduğu gerçeği, bu ihtimal, ne yazık ki bütün feminizm savunucuları ve toplum reformcularının kör gözlerinden kaçmaktadır. Onları bu yüzden suçlamak ise elbette yersizdir, çünkü hiç kimse onları bu biyolojik koşulların varlığını öğretmemiştir. Ne acıdır ki bu durum, okuldaki biyoloji derslerinde, çocuklarımızı kurbağaların sindirim sistemleriyle, bitkilerin eşeyli üremeleriyle, aminoasitlerin, DNA'ların halka ve zincirleriyle ilgili bilgilerle tıka basa doldudup biyolojiyi bu bağlamalarda anladığımız sürece, daha uzun sürece de değişmeyecektir. Eğitim politikalarımız gerek biyolojiyi gerekse doğabilimlerini ayrı birer uzmanlık alanı olarak algılayıp insanın genel hayat bilgisi, yetişmesi içindeki rolünü kavrayamadıkça, biyoloji ve doğabilimlerini salt özel ilgi alanı olarak gördükçe sürüp gidecektir bu eksiklik.
Sayfa 274Kitabı okudu
Gözün asıl biyolojik işlevi, aydınlık ile karanlığı birbirinden ayırmak, hareketleri tespit etmek ve çevredeki benzer sinyalleri almaktı; bunları kavrayıp kaydetmek, evrimin ara beyin aşamasına gelip dayandığı bu noktada hala bu görme organının biricik önemli işlevini oluşturmaktaydı.
Sayfa 233Kitabı okudu
Kenenin, hayatta kalabilmek için ulaşmak zorunda olduğu hedefi buluş tarzı insana küçük dilini yutturacak kadar şaşırtıcı, o ölçüde de öğreticidir. Bu minik hayvan, önce bir küçük ağacın ya da çalındığını tırmanıp orada tüner. Oraya kadar olan yolu ışık yardımıyla bulur. Gerçi gözden yoksundur kene, ama esnek derisinde zayıf da olsa, işine yarayacak kadar ışığa duyarlı duyum bölgeleri bulunmaktadır. Kene dalın ucuna yerleşir yerleşmez, "bekle" programı devreye girer. Bu programı ortadan kaldırabilecek tek sinyal, sıcakkanlı canlıların tellerindeki bütirik asitten yayılan kokudur. Kene, tesadüf herhangi sıcakkanlı bir hayvanı onun bulunduğu dalın tam altına getirene kadar, o dalda "yemeden içmeden" beklemeye koyulur. Araştırmacılar bu bekleme süresinin 18 yılı bulabildiğini ileri sürmektedir. Ama belki çok çok daha uzun süreler kan emici kenemiz o dalda kısmetini bekleyebilecek durumdadır. Bu süreler boyunca kılı kıpırdamadan durur. Besin almadığı gibi, dış dünyanın bütün etkileri bloke olmuş, hayvanın gerçekliği adeta sıfırlanmıştır. Ne bir olay ne bir etki ne de herhangi bir uyarım.
Sayfa 218Kitabı okudu
Astronotların yeryüzündeki pireyi bile görecek hale gelmeleri büyük olasılıkla yerçekiminin ortadan kalktığı yerde, bu göz titremesinin hızının alabildiğince artmasıyla açıklanabilirdi. Göz adelelerinin ve beyinden gelen titretme komutlarının durumunda hiçbir değişiklik olmazken, göz küreciği uzayda ağırlıksızlaşmıştı çünkü. Dolayısıyla göz küresinin de içinde yer aldığı göz çukurundaki sürtünme de bu yerçekimi azalması oranında ortadan kalkmış, gözün hareketleri de o ölçüde hızlanmıştı. Titreşimlerin artması, görme işine katılan hücre sayısının da çoğalmasıyla eşanlamlıdır. Retinanın arkasına düşen resmin kaydına katılan hücre sayısının artması ise besbelli ki gözün keskinleşmesi sonucunu getirmişti.
Sayfa 160Kitabı okudu
Reklam
Geri14
48 öğeden 41 ile 48 arasındakiler gösteriliyor.