Hiçbir şeyin kesin olmadığı, aşkın inancın bilimsel materyalizmle baltalandığı ve hatta bilimsel nesnelliğin bile görecelik ve belirsizlikle nitelendirildiği bir dünyada bilinci aktarmanın tek özgün yolu, kendi hikayesini anlatan bir insanın sesidir.
Bir yazar olarak karakterlerinizin zihninde ne kadar derine giderseniz -onların düşünce, duygu, algı, anı ve vicdanlarını ne kadar ince ve detaylı yazarsanız- anlatı temposu o kadar yavaşlar ve o kadar az eylem olur.