Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu

Stefan Zweig
Yıllardır doğum gününde ilk kez boş kalmıştı. Ürperdi. Sanki o anda görünmeyen bir kapı açıl- dı ve yabancı bir dünyadan gelen soğuk rüzgârlar odayı doldurdu. Ölümü ve ölümsüz sevgiyi hissetti. Ruhunun derinliklerinde bir şeyler koptu. Göremediği, anımsayamadığı o kadını çok ötelerden gelen bir müzik sesi gibi düşündü. Duygulandı.
Kız da ayağa kalktı ve onunla yürüdü. Hava kararmıştı. Adam yanındaki yüzü seçemiyordu. Kız adımlarını yanındaki insana uydurmuş olduğunun farkında değildi. Yavaş yavaş yürüdüler, yan yana. Birbirlerini anlamanın görünmeyen duygusu bu yalnız iki insana mutluluğu aynı anda getirmişti. Dudaklarının arasından çıkan kelimeler giderek içtenleşiyor, konuşmaları sessizleşiyordu. Az sonra birbirlerine iyice sokulmuşlardı.
Reklam
Farkına varmak
Ben hep senin çevrendeydim, sürekli heyecanlı ve huzursuz. Ancak sen, yaşamının dakikalarını sayan, sana yaşamında hep eşlik eden, arada sırada şöyle bir baktığın saatin titreyen yayı kadar benim ruhumdaki titreşimlerin de farkında değildin.
Bir erkek için bir kızın veya bir kadının yüzü çok değişik görünür. Çünkü o yüz erkek için kimi gün arzuları, kimi gün ise çocuksu davranışları, isteksizliği yansıtan bir aynadır
Yoksulluğun insanı nasıl alçatabileceğini, ruhunu nasıl yok edebileceğini yazgılarının onları o kliniğe atmış olduğu sokak kadınlarının ve has- talar arasında yaşadım.
Biraz sabırlı ol sevgilim, sana her şeyi en baştan anlatacağım. Beni on beş dakikalığına dinlemekten yorulmamanı rica ediyorum. Ben yaşamım boyunca seni sevmekten yorulmadım
Reklam
"Ben sevgimle sana hiç yük olmadım. Biliyorum, yokluğumu hissetmeyeceksin."
"Biri sana adımı söylese, sen yabancı birisinden söz ediyor sanıp susarsın. Yaşamım niçin son bulmasın? Ne de olsa ben senin için yaşamıyorum. Sen benden uzaklaştığına göre ben bu dünyadan niçin gitmeyeyim?"
"Bu dünyada seveceğim hiç kimsem kalmadı, senden başka. Fakat sen benim için kimsin? Sen, sen beni bir gün olsun tanıyamayan, bir su birikintisinin kenarından geçer gibi yanımdan geçen, yerdeki taş parçası gibi üstüme basan, hep giden, sürekli giden, beni sonsuza dek bekleten birisin."
"Sen, bir tek sen beni unuttun. Sen, bir tek sen beni hiçbir zaman tanımadın."
Reklam
"Her giden, günün birinde yine döner," diye mırıldandın. "Evet," dedim. "Döner, fakat her şeyi unutur da..."
"Ancak o günkü bakışınla uyanıverdim. İçinde beni sana anımsatan hiçbir şey olmadığını anladım. Yaşamından benim yaşamıma uzanan tek anı, bir anılar ipliği yoktu."
"Senin bana kapalı yaşamına giremedim, akşamlar boyu hep öyle bekledim."
"İnsanların içinde tek başına yaşamak kadar kötü bir şey yoktur."
"Kimi gün merdivenlerde karşılaştığımızda ateşler fışkıran gözlerinin bakışından kaçmak için başımı önüme eğip hızla yanından geçiyordum. Kendimi böyle anlarda, ateşten kaçmak için suya atlayan birisine benzetiyordum."
Resim