Çocukluğun saf, temiz duygularıyla başlayan; gençliğin ateşli ve karşı konulmaz hisleriyle süren; kadınlığın olgunluğu ve arzusu ile sonlanan bir hikâye. Sevgini ve aşkın ötesinde, adeta bir varoluş amacına dönen, tek taraflı bir tutkunun mektubu, manifestosu. Kurgu da olsa etkilenmemek; o heyecanı, tutkuyu, hayal kırıklıklarını, sevgiyi, vefayı, özlemi, ölümü, acıyı; yarattığı tüm duyguları hissetmemek elde değil.
Adını ne koyarsanız koyun, böylesine bir bağlanışı kelimelerle ifade etmek kolay olmamakla beraber bir biyografi yazarı olan Zweig bunu müthiş bir ustalıkla kağıda dökmüştür. Belki bu sebeplendir ki bir kadının dilinden anlatımı saygıyı hakettirir.