Aslında bu incelemeyi kitabı hemen bitirdikten sonra yapmayı düşünüyordum ama "bilinmeyen" bir güç nedense buna izin vermedi, belki de kitabın bende uyandırdığı hisleri çok fazla göz önünde bulunduracağımdan ve asıl fikirlerimi belirtememekten korktuğum için vazgeçmişimdir.
Kitap, bir kadının daha küçücük bir çocukken karşı dairelerine taşınan ve elit diyebileceğimiz kesimden hovarda bir delikanlıya bağlanmasıyla başlayan olaylar silsilesini anlatıyor. Fakat bu olaylar yaşanırken değil, yaşanıp bittikten ve artık değiştirilemez olduktan sonra kadının kaleme aldığı bir mektupla anlatılıyor. Kadının mektubu yazma amacı aşkına sitem değil yaşanan her şeyi anlatmak istemesi. En azından o böyle söylüyor fakat yer yer adamın kendisine yaptığını düşündüğü haksızlıklara da değinmeden edemiyor, bunu tekrar tekrar kurduğu cümlelerden rahatlıkla anlayabiliyoruz. Kitabı okurken kadının iradesine ve aşkına olan bağlılığına hayran kalmamak elde değil, yaşadığı zorlukları anlatırken kendimi onun yerine koymaya çalıştım fakat ben onun yaptıklarının yarısını bile yapamayacağımı fark ettim. Okurken hiç sıkılmadım, tek oturuşta bitirdim çünkü olayların veriliş şekli ve sırası bende acaba devamında ne olacak duygusunu hep uyanık tutmayı başardı.
Sonuç olarak, eğer hayatınızda bir kez bile olsun platonik bir aşk yaşadıysanız bu kitapta kendinizden bir şeyler bulacağınıza ve fazlasıyla etkileneceğinize eminim. Aşık olmadıysanız da endişe etmeyin ve kesinlikle okuyun çünkü kitaptaki delikanlı siz olabilirsiniz. Belki de bu kitap sayesinde her şey için çok geç olmadan bir şeylerin farkına varırsınız :)