Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu ve Üç Öykü Daha

Stefan Zweig

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu ve Üç Öykü Daha Sözleri ve Alıntıları

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu ve Üç Öykü Daha sözleri ve alıntılarını, Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu ve Üç Öykü Daha kitap alıntılarını, Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu ve Üç Öykü Daha en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içinde bırakan sen, kimsin ki benim için?
Reklam
"kendimi kaderime bir uçuruma atlarcasına teslim ettim.İçimde dallanıp budaklanan, su yüzüne çıkan ne varsa, kendine yakın olarak yalnızca seni biliyordu, sana ilişkin hayali biliyordu."
Ne sana ait bir söz ne de hatıramda bir anı. Yanımda adın geçse bir yabancı umursamazlığıyla başımı bile çevirmem..
“Çünkü sen, yalnızca kolay, oyun gibi ve ağırlıktan yoksun olanı seversin, bir kadere müdahale etmekten korkarsın.“
Reklam
Hiçbir şey insanı mutlu olmak kadar iyileştiremez ve bir başka insanı mutlu etmekten daha büyük mutluluk yoktur.
Sayfa 354
hani şu sağlam bir kendine yeterliliği olanlardan biri değilim.Öyle olmak isterdim ama değilim,sevdiği şeyi elde etmek isteyen birinden fazlası sayılmam. Ben de bütün erkekler gibiyim; bir kadını sevdiğimde ona yalnızca saygı duymuyor, aynı zamanda onu... arzuluyorum da. Ve... seni başkalarıyla aldatmak istemiyorum. Beni küçük görmeni istemiyorum. Seni, bunun olmasını istemeyecek kadar seviyorum..."
Sayfa 127
Bundan herkese lazım...
Bense kendimle baş başa kalmaktan başka bir şey istemiyordum, kitaplarla, yürüyüşlerle, hayallerle ve bölünmeyen uzun uykularla dolu on dört gün, telefonsuz ve radyosuz on dört gün, on dört gün sükût; tabiri caizse, on dört gün boyunca rahatsız edilmeyen, kendime ait bir Ben. Farkında olmadan yıllardır hiçbir şeyi bu tam sessizlik ve dinlenme kadar özlememiştim.
Sayfa 308
ama artık bunun hükmü yok. Bugün artık hiçbir şeyin hükmü yok, yalnızca paranın var, lanet olasıca paranın, bir de insanın kendi reklamını yapmayı bilmesinin...
Sayfa 322
Reklam
acı dediğimiz şey aslında son derece zayıf, zavallı, jöle gibi yapış yapıştır, çünkü bütün bunlar en üst seviyeye ulaştığında dahi ıstırap içindeki bedeni, eziyet çeken vücudu paramparça etmeyi başaramaz, çünkü düşüp ölmek ya da şimşek çarpmış bir ağaç gibi devrilmek yerine, akmaya devam eden kanımızla böyle zamanlara dayanırız.
Sayfa 296
Sakin ve mutlu olmaktan başka bir şey istemiyordu; arzu ettiği tek şey, bir tapınağa kaçar gibi kaçabileceği büyük bir huzurdu. Buna rağmen mutluluğunu açıkça göstermekten kaçınıyordu; insanların ve ailesinin önünde genellikle, katıksız saadetten kaynaklanan bir gülümsemeyi dudaklarını adeta zor kullanmak suretiyle kilitleyerek gizliyordu. Çünkü yaşadıklarını içinde çeşit çeşit kırılgan bağlantılar bulunan ve hoyrat parmakların arasında ürkek bir feryatla paramparça olacak bir sanat eseri gibi yabancı gözlerden saklamak istiyordu. O yüzden, mutluluğunun ve hayatının çevresini serinkanlı ve sıradan gündelik sözlerle kaplıyordu ki bunlar başkalarının eline geçtiğinde tanınmasın ve parçalanıp değersiz cam kırıklarına dönüşmesin.
Sayfa 106
inan bana, kimse seni ben olan ve senin için daima öyle kalacak bu varlık kadar esirce, köpekçe, böylesi bir sadakatle sevmemiştir; çünkü yeryüzündeki hiçbir şey, bir çocuğun karanlıktan gelen, fark edilmemiş aşkına benzemez, o aşk yetişkin bir kadının arzulu ama yine de ister istemez talepkâr aşkının asla olamayacağı kadar ümitsiz, verici, mütevazı, fırsat kollayıcı ve tutkuludur. Sadece yalnız çocuklar bütün tutkularını derli toplu tutabilirler; diğerleri içlerindeki bu duyguyu arkadaşlarıyla gevezelik ederek tüketirler, mahremiyetlerle aşındırırlar, aşk hakkında çok şey duymuş, çok şey okumuşlardır ve onun ortak bir kader olduğunu bilirler. Aşkla, bir oyuncakla oynar gibi oynar, tıpkı oğlanların ilk sigaralarıyla yaptıkları gibi onunla caka satarlar.
Sayfa 28
yatağının dört ucunda dört mum yanıyor, ona bakmaya cesaret edemiyorum, kımıldamaya cesaret edemiyorum, çünkü mumlar titrediğinde, oğlumun yüzünde ve sımsıkı kapalı ağzında gölgeler oynaşıyor, o zaman da yüz hatları hareket ediyormuş gibi oluyor; sanki ölmemiş, uyanıp o incecik sesiyle bana çocuksu şefkatiyle bir şey söyleyecekmiş gibi geliyor. Ama biliyorum ki öldü, bir kez daha ümitlenmemek, bir kez daha hayal kırıklığına uğramamak için artık ona bakmak istemiyorum.
Sayfa 14
bugün hafif bir yorgunluk, üstünde, insanı sıcacık saran yumuşak örtülerin altına girme isteği yaratan mutlu bir ağırlık hissediyordu. Tatlı, mutlu rüyalara duyulan özlemden başka bir şey olmayan bir uyku hali, vücudu gitgide soğutup uyuşturan bir zehir gibi bütün uzuvlarında dolaşıyordu
Sayfa 94
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.