1960’larda sosyal psikolojinin en fazla araştırılan konusu olan bilişsel uyumsuzluk, kişinin birbiriyle tutarsız iki ya da daha fazla bilişe sahip olması sonucu ortaya çıkan psikolojik rahatsızlık durumudur. Uyumsuzluğa neden olan tutarsız düşünce veya davranışa sahip olunduğunda duygularla yüzleşmek olarak da tanımlanabilir.
Diyet yapan kişi için kalorili bir yemeği tükettiğinde muhtemelen uyumsuzluk yaşar. Yemek tüketiminin geri alınması mümkün olmayacağından yemek yediği bilgisi üretici biliş olur. Bu durumda kişi, uyumlu bilişleri ekleyerek (bu yemek harikaydı!), uyumsuz bilişleri inkar ederek (diyet yapmak zorunda değilim), uyumlu bilişin önemini arttırarak (sadece bir kez yaşıyoruz, bu yüzden lezzetli yiyeceklerden mahrum kalmamalıyız!) veya uyumsuz bilişlerin önemini azaltarak (diyet önemsizdir) uyumsuzluğu azaltmaya çalışacaktır.
Festinger uyumsuzluğun azaltılmasına yönelik psikolojik çabayı motive ettiğini belirterek, bireyin bunu 2 şekilde yapabileceğini savunur:
1. Davranış değiştirmek
2. Uyumsuz bilgiyi yok sayarak veya uyumlu yeni bilişsel unsurlar ekleyerek tutum değiştirmek.