Bu günlerde çok açlığım var... Canım öyle bir karı istiyor, öyle bir karı istiyor ki...
Saim İzzet, aynı tatlı gerinme ile gözlerini bayıltarak:
— Nasıl karı?
— On sekiz yaşında, dolgunca vücut bir afet... Hani ya incecik elbisesi art davlumbazının ortasında derin ve uzun bir çizgi çizer... Her adım atışta bu yuvarlak kısım iki kalçaya doğru bıngıl bıngıl gider gelir...
Saim İzzet, Ali Fikri’nin iki küreği arasına bir yumruk aşk ederek:
— işte ona Havva Ana değirmeni derler. Hazret-i Adem’in unu orada öğütüldü.
işte bunun sayesinde Türkiye’de her iş görülebilir...
— Hemşerim, bana iyi bak... dedi...
Ve sonra kamelya beyazlığındaki eliyle çekici, nazik gövdesinin merkezini göstererek ekledi:
— işte bunun sayesinde Türkiye’de her iş görülebilir...
— Genç karıları içeri aldılar. Kapıları sımsıkı kapadılar...Saatlarca halvet oldular... Bekleriz, bekleriz çıkmazlar. A, vakitler çok fena oldu Hanım. İstanbul’un böyle civcivli göbek yerinde bu rezalet...
Haydi sen esvabını koy. Hesabını gör. Zavallı Annik iki gecedir döşekte pastırmaya döndü. Bırak ki o da biraz hava alsın... Ben sermayelerimi bir ana duygusuyle çalıştırtırım.. Onların sağlıklarını düşünürüm....