Yazarın okuduğum ikinci kitabı.
1968'de Rusların Çek Cumhuriyetini (Prag) işgali ile ülkelerinden zorunlu olarak göç etmek zorunda kalan (Danimarka, Fransa gibi yerlere) insanların ne gittikleri yerde ne de tekrar döndükleri yerde kendilerini oraya ait hissedememe duygusunu, yaşadıklarını, geçmişlerini, aşklarını, yalnızlıklarını konu alan, sayfa sayısı az da olsa içeriği doyurucu, dolu dolu bir kitap "Bilmemek".
İçeriğinde ; edebiyat, tarih, psikoloji, sosyoloji, felsefe, insan ilişkileri, umutsuzluk, aidiyetsizlik bol miktarda var.
İnsan psikolojisinin katmanlarını güzel irdelemiş Kundera.
İki karakter (İrena & Josef) üzerinden işleniyor gibi görünse de kitapta beş karakter daha belirgin. Günümüz ile geçmiş arasındaki geçişler, farklı karakterler üzerinden anlatım ara ara okuru şaşırtsa da dikkati ölçen unsurlardı.
Göçmenlik duygusunu güzel veren bir eser olarak, aynı zamanda "Bilmemek" yazarın da kendi hayatından akisler sunmakta. Aynı estanteneler "Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği" nde de vardı.
Bilmemenin 'özgürlük' olduğu vurgusu da vardı kitapta.
Odyyseus (mitelojide İthaka kralı) 'dan da esintiler vardı yine eserde yada etkilenmeler diyelim.
Kitabın ikinci yarısı daha akıcı ve bir anda bitiveriyor. Sonu ise şaşırtıcı oldukça.
Bir daha Kundera okur muyum? Kısmet.. Çünkü "asla" dememek gerektiğini bu kitabı okurken bir kez daha deneyimlemiş oldum. :)