Yazarın okurken en çok zorlandığım romanı oldu bu kitap. Kitap alışık olduğumuz gibi giriş gelişme ve sonuç kısmından oluşmuyor. Belli bir mekanın yada zamanın bulunmaması da romanı anlayabilmeyi oldukça güçleştiriyor.İncelemeri okurken bir arkadaşın 'sanki yazar bir şeyi anlatmanın güzelliğini göstermek için bu eseri yazmış, bir konuyu anlatmak için değil' dediğini gördüm. Hakikaten de öyle. Yazarın altı yedi cümle uzunluğundaki betimlemeleri, tasvir leri ve bunun kitap boyunca çok sık karşımıza çıkması beni açıkçası biraz yordu. Ancak Hasan Ali, bu denli uzun tasvirleri, betimlemeler arası bağlantıları zengin kelime dağarcığını kullanarak o kadar ustalıkla yapıyor ki eser kendisini bir şekilde okutuyor.Alaaddin'in içsel yolculuğuyla başlayan roman, daha sonra bir kadının(alaaddine aşık bir kadın) Alaaddin'i arayışıyla devam ediyor. Bu kısımdan sonra zaman ve mekan birbirine giriyor adeta. Bir bakıyorsunuz padişahın haremindesiniz, bir bakıyorsunuz günümüzde barların, sarhoş insanların olduğu bir sokakta.Roman, bir şeyin nasıl güzel anlatılabileceğinin kanıtı. Fakat somut bir konusu, hikayesi de yok. Başta dediğim gibi yazarın okumakta en çok zorlandığım sık sık aralar verdiğim eseri bu oldu. Betimlemeleri ne denli ustalıkla yapıldığını, soyut bir arayış hikayesinin nasıl anlatılması gerektiğini gösteren bu eseri sakin bir kafayla ve zaman ayırarak okumanız naçizane tavsiyemdir. Keyifli okumalar...