Hele, bahçedeki çiçek kokuları, o kadar canlıydı ki bunlar hoşumuza gitmek için iki ayak üstüne salta durarak, gözlerimizin içine bakan küçük finolar gibi, muhabbetimizi gıcıklardı. Onlara acıyarak, nafile, yorulmasınlar diye: "Artık kâfi, yetişir, rahatınıza bakın!" diyeceğimiz gelirdi.
Sayfa 279 - Bilge Kültür Sanat