Sergüzeştin ne pusulası ne de haritası vardır.
Biz mahkûmuz: Sevişmeye ve birbirimizi yemeye… Tarih bunun hikâyesidir. İki insan, hele kadın ve erkek, birbirinin ebedi dostu ve düşmanıdır. Daima sevişecek ve didişeceklerdir. Aşk, erkekle kadın arasındaki harpte, iki tarafın yorgunluğundan gelen ve gene kavga ile biten muvakkat bir mütarekeden başka bir şey değildir: Dostluk ve öteki sevgiler gibi…
Ölüm bir eve girince sağ kalanları da biraz öldürüyor. Bu sükût ondandır. Her başın içinde ölüm. Kimse konuşmaz, hızlı yürünmez, bardak masanın üstüne yavaş konur, nefes alırken bile ses çıkarmamaya çalışılır. Sağların ölüye benzeyişleri insanlarda müsavi olmak ihtirası bulunduğunu gösterir. Bir nevi adalet.
Her saadette eksik bir şey vardır. Her saadette bir felaket unsuru vardır; bu mahrum olmak korkusudur, o saadetten mahrum olmak korkusu; ve sonra, biliriz ki saadet bitecektir; bunu bilmek saadetin felaketidir.