Halkevi adı verilen,adında halk bulunan,ama halkın ne kadar yararlandığı belli olmayan,daha çok halkı ıslah etmek için kullanılan bir salonda oynanacaktı oyun.
Daha sonra öğrenecektim; her ne olursa olsun bir şeyi sevdayla istemek, tutkuyla istemek, herkesin kolaylıkla becereceği bir şey değilmiş. Tüm dostlardan, tanışlardan, iş arkadaşlarından benzer bir çabayı beklemek büyük bir yanlışmış. Keskin bir bıçağın üzerinde oturur düşlerinin peşine düşen kişi. Kurduğu dünyaları görsün ister herkes. Oysa bu nasıl bir yanılgıdır; bir düşü yalnız bir kişi görür ve bu düş anlatılamaz. İşte şimdi tam da bunu yaşıyordum.