Muhteşem bir roman. 570 sayfayı nasıl okudum anlamadım. Evden her çıkışımda kitabımı, hikayeyi özledim. Tam bir King romanı. Çocukluk travmasıyla, aşkıyla, ürkütücü ve geren atmosferiyle, esprili anlarıyla, müthiş roman kişileriyle, acayip buluşlarla dolu.
King’in yazar roman kişilerine bayılıyorum. Bu romanda da var ama asıl baş kişi yazarın eşi Lisey (kitabın özgün adı Lisey’s Story). Scott Landon öldükten sonra eşi Lisey anılarla başbaşa kalır. Eşini çok özler. Ama bir yandan da eşinden kalan el yazmaları ve roman taslaklarıyla ne yapması gerektiğini düşünür. Onları kime teslim edecektir?
Böylesine sıradan başlayan hikaye o kadar garip yerlere gidiyor ki ağzınız açık kalıyor. Tabi King’i bilenler için buralar tanıdık yerler. Size tavsiyem kitap hakkında hiçbir bilgi edinmeden okuyun ve hikayenin uğradığı o ürkütücü ve sevgi dolu yerlerin keyfini çıkarın.
İtiraf edeyim, daha iyi bir edebi dil aradığım zamanlar uzaklaşıyorum King’den. Zaman zaman onu küçümsediğim de oldu. Ama şu bir gerçek ki o harika bir hikaye anlatıcısı. Her kitabında beni pişman etti. Zihnime hiç kaybolmayan imgeler bıraktı. Ona saygım büyük.
Ve çeviri: Canan Kim öyle güzel çevirmiş ki sırıtan, çeviri kokan hiçbir ifade yok. Zihni dert bulmasın.