İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerikada bir erkek yatılı okulunda bir grup arkadaşın hikayesi. Askere alınacakları için bir yandan savaş hazırlığı yapan bu çocuklar diğer yandan aslında savaşın uydurma olduğuna inandıkları bir dünya kurmuşlar. Ama ergenlik , varoluş dertleriyle uğraşırken yüzleşilmesi gereken savaş da onları beklemekte.
"Kendi kendime sonuçta insanlar mağaraların içine alev silahları ile alev sıkıp içerdekileri diri diri yakıyor, gemilere torpiller atıp binlerce insanı buz gibi okyanusa döküyor, koca koca şehirleri bir anda bombayla patlatıyorlar, diyordum. Benim bir anlık düşmanca hareketim, ben farkına bile varmadan gelip daha ne yaptığımı anlayamadan geçiveren o kısacık dürtü, bu soykırımın ortasında neydi ki? (s.209)"
Savaşa gitmenin yüceltildiği bir ortamda sürekli orduya yazılma planları yapsalar da aslında savaşa bir türlü anlam veremedikleri hatta düşmanı bile seçmediklerini görüyoruz. Üstelik biz de düşmanın kim olduğunu düşünmeye başlıyoruz.
"Hepsi, Phineas hariç hepsi, kendileri için sonsuz ağırlıkta bir bedel ödeyerek sınırın ötesinde gördüklerini sandıkları düşmana karşı birer Maginot Hattı oluşturuyorlardı, ama düşman asla o taraftan saldırmıyordu…tabii saldıracak olursa, tabii düşman oysa.(s.227)"
Kitap oldukça akıcıdı, ben kendimi karakterlere epey kaptırarak okumuş olmalıyım çünkü o beklenen sonu tahmin edemedim ya da tahmin etmek istemedim. Anlatıcının kendi iç çatışmaları, hisleri çok başarılı anlatılmıştı. Beni en çok etkileyen bu oldu. Finny ve Gene karakterleri de unutulmazlar arasına girdi benim için.
