Yürüyordu, sakin ve yumuşak bir düşünceyle dolu:
Her şeyin iyi, alışkın ve sağlam olduğuna dair yaşamda.
Tıpkı bu öğle sonrası gibi. Soğuyan terin tadı gibi...
Ve yarın yeniden başlayacaktı ekmek ve çalışma ...
“Ne çok sözcük birikti dünyada
Ama parayla da güç kullanarak da
Onu mülkiyetine geçiremezsin
Kilitleyemezsin çekmecene
Satın alamazsın
Sözcük, çok şükür, ortak malıdır herkesin
Sayısız kere farklı dudaklar
Tek ve aynı sözcüğü yineler
Ve değişir önemi yeniden
Sayısız ağızda her sefer
Başkadır kokusu ve çınıltısı
Kimi kez küstahça ister, kimi kez yalvarır
Onu söyleyenin ışığını ve karanlığını
Bir köle uysallığıyla yansıtır
Pek çok ince ayrıntıyı gizler kendinde
Anlamı daha fazla değildir bir giysiden
Her sözcüğün kendi ruhu var
Konuşanın ruhuna benzeyen“