Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bir Darbenin Anatomisi

Yılmaz Öztuna

En Eski Bir Darbenin Anatomisi Sözleri ve Alıntıları

En Eski Bir Darbenin Anatomisi sözleri ve alıntılarını, en eski Bir Darbenin Anatomisi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yusuf Kâmil Paşa yatına binip Bâb-ı lî’de kabine toplantısına gidiyordu. Bebek’ten Sarayburnu’na yaklaşırken halkın anormal şekilde çeşitli yerlerde toplandığını gördü. O sırada Müşîr Rızâ Paşa’yı görüp yatına aldı. Rızâ Paşa; “Hükûmet bugün Bâb-ı lî’de değil, Dolmabahçe Sarayı’nda toplanacak” dedi. Yusuf Kâmil Paşa hayret etti. Zira ancak harb gibi fevkalâde zamanlarda padişah sarayında hükûmet toplanırdı. Dolmabahçe Sarayı iskelesine yanaşırken Abdülaziz Hân’ın tahttan indirildiği anlaşıldı. Yusuf Kâmil Paşa, büyük teessür içinde rıhtımdan ve deniz tarafındaki kapıdan saraya girdi. Muâyede Salonu dolmuştu. Grup grup ürkek fısıltılarla konuşuluyordu. Paşa, Muâyede Salonu’nun yanındaki küçük salona girdi. Rüşdü Paşa’yı gördü. Kendisini saygıyla selamlayan ve üç yaş küçüğü olan sadrâzama: - İyi halt ettiniz! şeklinde küfretti. Sadrâzam Rüşdü Paşa: - Paşa Hazretleri… diye başlatıp mazur olduğunu gösterecek birkaç söz söylemek istedi. Kâmil Paşa sözünü kesti. - Mazeret yoktur, dedi; yetmiş yıldır uyutulan meş’um fiili hortlattınız, padişah hal’ ettiniz. Şahsî menfaatleriniz için devlet ve millet adını kullandınız. Allah belânızı versin! Bu yüzden göreceksiniz, tez zamanda memleket dâhilinde ve haricinde ne fenalıklar zuhur edecektir! Meclise sessizlik çöktü. Kimsede çıt çıkmıyordu. Sayfa 91-92
800.000 altın değerindeki ve aslında daha fazla ettiği söylenen bütün mücevherler, Beşinci Murad’ın Rum sarrafı Hristaki’ye teslim edildi. Bunların İstanbul’da ucuza elden çıkarılacağı, Paris’e gönderilip satılırsa değerini bulacağı söylendi. Hristaki Zografos Efendi, mücevherleri alıp Paris’e gitti ve gidiş o gidiş oldu. Bir Türk hâkanının mücevherleri dolandırıcı bir Rum’un elinde kaldı. Hristaki, asla Türkiye’ye dönmedi. Mücevherlerin parası olarak da Türkiye’ye tek altın göndermedi.
Sayfa 118Kitabı okudu
Reklam
Sultan Abdülaziz’i hal’ etmenin asıl sebebi, güya istibdadı ortadan kaldırmak, meşrutiyeti ilan ederek devletin geleceğini ve milletin saadet ve selametini temin edecek sağlam bir idare kurmaktan ibaretti. Halbuki, asker’i kuvvet elinde bulunmak ve muazzam bir padişahı bir anda ve kolayca mahvetmiş olmak itibariyle, kendini herkesin âmiri ve manevi hükümdar mevkinde görmeye ve herkese azamet ve ceberût göstermeye kalkışan Hüseyin Avni Paşa, istibdada mâni olacak tedbirlere tevessül etmek şöyle dursun, meşrutî idareyi hararetle arzu edenlerin fırsat düşünce ocaklarını söndürmek tasavvurunda bulunuyordu. Halbuki Avni Paşa, Murad Efendi’nin cülusu ile beraber meşrutiyeti kurmaya çalışacağını -meşrutiyetçilerin bayraktarı olan- Midhat Paşa’ya vaad etmişti. Bu vaad, Midhat Paşa’nın, hal^işinde kendine muhalif bir vaziyette bulunmamasını temin etmek içindi. Zira kîni, dini olan garazkâr Avni Paşa’nın en büyük emeli, Sultan Abdülaziz’i ortadan kaldırmaktı. Nitekim kendi ağzıyla Sultan Murad’ın cülus ettiği gün divan-ı hümayın âmedcisi Mahmud Bey’e, “bu işe muvaffak olduğum sırada istihsâl eylediğim ferah ve memnuniyet kadar dünyada hiçbir şey ile mütelezziz olmadım” demişti. İşte bu en büyük emeline nail olunca, Midhat Paşa ve arkadaşlarına olan vaadini unuttu. Esasen Sadrazam Rüşdü Paşa da Avni Paşa gibi istibdad heykeli idi. Bu iki müstebit, her şeyde aldanan Midhat Paşa’yı bu işte atlattılar. Sultan Aziz’in başına getirilenlerin, durumu ıslah emelinden değil, kin ve garazdan ileri geldiğini, bütün aklı başında olanlarla beraber, fakat onların hepsinden sonra Midhat Paşa da anladı...
Sayfa 215Kitabı okudu
İlk Meclis-i Meb’ûsân’ın feshini, 2. Abdülhamid Han’ın büyük hizmetlerinden biri şeklinde değerlendirmek lazımdır. Zira Türkiye İmparatorluğu’nu, Avrupa’da kızgın ve saldırgan bir emperyalizmin hüküm sürdüğü o yıllarda tasfiye edilmekten kurtarmıştır. Bu tasfiye o tarihte olsaydı, 1922’de İstanbul’u ve İzmir’i değil, ancak Konya ve Sivas’ı savunmak mecburiyetinde kalabilirdik. Nitekim 30 yıl sonra, 1908 Meşrûtiyeti, imparatorluğu ancak 10 yıl muhafaza edebilmiştir. Almanya şansölyesi, Alman imparatorluğunun kurucusu ve devrinin en kudretli devlet adamı olan Prens Bismarck, Müşîr Ali Nizâmi Paşa’ya bu münasebetle; - Bir devlet, millet-i vâhideden mürekkeb olmadıkça, parlamentosunun faydasından ziyade mazarrâtı olur, demiştir. Ve Türkiye’de meclisin dağılmasını yerinde görmüştür. Zira bizim 93 Meclisimiz, Midhat Paşamızın zan buyurduğu gibi imparatorluğa şifa değil, zehirdi. Paşamıza hayat boyu iktidar da temin edemedikten sonra ne faydası kalmıştı ki? Sultan Hamid, tatile sevk ediverdi.
Sayfa 292Kitabı okudu
1909 Yıldız Sarayı yağmasında, milyonlarca altın değerindeki hazineler Balkanlı çapulcuların eline geçmiştir. Sarayın papağanlarına kadar yağmalanmıştır. Sultan Hamid’in ecnebi hükümdarlarından aldığı nişanlarına, sultanların ferâcelerine kadar soyulup soğana çevrilmiştir. Sultan Hamid’in altın arabası bile levhalar halinde parçalanıp bölüşülmüştür. Ve bu milletin serveti, “millet” adı kullanılarak işkembelere indirilmiştir.
Sayfa 314Kitabı okudu
Osmanlı Hanedanı
Osmanoğulları denen yüce hanedanın bir geleneği vardır: Padişah veya şehzade, bir Osmanoğlu tahtından indirildi veya öldürüldü, yahut hakaret gördü ise, onun intikamını almak, ailenin başı olan padişaha aittir. Bunun hiçbir istisnası yoktur. Eski hükümdarın gördüğü zarar veya kötülük, yeni hükümdarın lehine olabilir, onu tahta çıkartmış olabilir. Bu hâl, durumda herhangi bir değişiklik yapmaz. Yine yeni hükümdar, eskisine zarar verenlerin canına okumaya, onları yok etmeye mecburdur. Türk hakanlık geleneği budur. Bunu yapamayanın hakanlık sıfatında eksiklik vardır, tahtını dolduramamıştır, Türk’ü temsil etmeye liyakatinden şüphe edilir. Hunlar’dan Tabgaçlar’a, Avarlar'a, Göktürkler'e, Uygurlar'a, Karahanlılar’a, Selçukoğulları’na ve onlardan Osmanoğulları'na geçen gelenek budur. Hanedan’ın yazılı olmayan anayasasının bir maddesi gibidir.
Sayfa 332Kitabı okudu
Reklam
Midhat Paşa
Midhat Paşa gibi bu derece bela arayan bir devlet adamını, tarih nadiren kaydeder. Basiretsizliğin, ileri görüşten yoksunluğun tipik örneğidir: Megalomanisini, psikopatlığını, devletin gündeminin birinci maddesi olarak muhafaza etmek için elinden geleni yapmıştır. Rus harbi belasının hazırlayıcılarından olarak, 500 yıllık Türk yurtlarının elden çıkmasına, milyonlarca Türk'ün ölümüne, ıstırabına sebep olmuştur. Kılı bile kıpırdamamış, en küçük teessür göstermemiştir. Yalnız nefsini seven bir adamdır. 2. Mahmud böyle bir adamı, esasen bu derecede birbiri üstüne hatalar yapmasına da fırsat vermeden tutup idam ettirirdi. Keyfi istiyorsa, arkasından bir de ihanetlerine dair mahkeme kararı alırdı. Sultan Abdülhamid bunu yapamadığı için sıkıntıda idi.
Sayfa 397Kitabı okudu
Türkiye İmparatorluğu 1875 te Almanya Fransa ve Rusya dan sonra dünyanın 4. Ordusuna , İngiltere ve Fransa dan sonra dünyanın 3. Donanmasına sahipti . (Evimde osmanlı imparatorluğunun haritası var ki nerden geldiğimiz ı unutmayalım diye )
Sayfa 4
İkinci Mahmud, Üçüncü Selim’in çok daha dikkatli, azimli, kararlı bir talebesi idi. 1826’da eski Türkiye’ye dar­beyi vurduğu zaman taviz vermedi. Yeni Türkiye’nin kuru­cusu oldu. Harbiye’yi, Tıbbiye’yi açtı, Mühendishâne’yi modernleştirdi. Avrupa tekniğine âit neyi faydalı gördüyse aldı... Yalnız teknik medeniyeti... Türk kültürüne dokun­madı. Kanunî Sultan Süleyman’dan, 1566’dan beri gelen padişahların en büyüğü sıfatıyla 1839’da öldü...
Bugünkü Türkiye’de Atatürk ne ise, o günkü Türki­ye’de de Sultan Mahmud o idi.
348 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.