Bir Dilek Tut

Hacer Yeni

Öne Çıkan Bir Dilek Tut Gönderileri

Öne Çıkan Bir Dilek Tut kitaplarını, öne çıkan Bir Dilek Tut sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Bir Dilek Tut yazarlarını, öne çıkan Bir Dilek Tut yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
192 syf.
10/10 puan verdi
·
27 saatte okudu
Dört kadın. Biri Ayşe.. Karadeniz kadını. Torun torba sahibi. Tek başına yaşıyor. Yani yalnız. Cemile, bir mağazada ayakkabı reyonundan sorumlu satış danışmanı. Kenar mahallelerinden birinde, yatalak annesiyle yaşıyor. Bir takım travmaları var. O da yalnız. Nilüfer. O bir savcı. Zengin anne babanın biricik kızı. Yalılarda yaşıyor. Hiç pantalon
Bir Dilek Tut
Bir Dilek TutHacer Yeni · Destek Yayinevi · 201114 okunma
Reklam
nasıl da gerçeğe yakın bir ütopya
Bu neredeyse bir ütopyaydı. Kadınlar ayakkabıları genellikle kendilerini beğendirebilmek için alıyorlardı. Diz üstü çizmeler ilk buluşmalar için biçilmiş kaftandı. Erkeklerin aklı başından gider, bu nedenle ilk buluşma iyi geçerdi. İkinci buluşma için de iyi bir izlenim bırakırlardı: “Yine gel bebeğim. Daima seninim!” Topuklu ayakkabılar daha fazla aşk arardı. Hırs yaparlardı. Bunu kimse bilmez. Stilettolar azla yetinmez. İçine çorapla giyilmişseler bu, kaderin onları bir amatörün ayağına pranga ile bağladığını işaret eder. Beceriksiz bir kadının ayağında kalın tabanlı korkunç spor ayakkabılardan farkı kalmaz topukluların. Çorapsız topuklular -önleri ister açık olsun ister kapalı- işi bilirler. Buluşmadan hemen sonra erkeğin en azından bir mesajıyla ödüllendirilirler! Dolgu topuk topuklular erkek dünyasında henüz yerini bulamamış, bu gidişle de bu dünyada kalmaya mahkum kadınların seçimi olur. Hem rahattırlar hem de uzun boylu gösterirler ancak rahat görünen bir boy uzunluğu erkeklerin dünyasında görünmezdir. Erkeklerin karar-sız dünyası rahat-sız kadınların yaşaması için çok daha elverişli koşullar sunar. Babetler çok ender erkekte işe yarar. Bunlar tuhaf bir şekilde zerafet manyağı olanlardır. Babetli günlerinizi iple çekmezler, giydiğinizde sizden kaçmazlar ama “Allahım ne olur bu kabus bitsin! Uyanmak istiyorum!” diye yalvarırlar. Spor ayakkabılar ayakkabı değildir: onlarla yalnızca ot gibi yaşanır.
çamaşırların kar gibi değilse bizimle değılsın
Çamaşırlar... Beyaz, hep daha beyaz olmalı! Sakız gibi olmadı çamaşırlar. Astığınızda herkes hayran kalmalı. Beyaz çamaşırların kör ettiği bir kadınlar ülkesi. Kadınlar ve çamaşırları. Türkiye’de kadınlar en çok yıkadıkları çamaşırların beyazlığı ile gurur duyarlar. Çamaşırlarını renklerine bakmadan daima 60 derecede yıkayan kadınlar... Daha temiz. Hep uzun yıkama seçeneğinde yaşayanlar... Daha beyaz. Bir saat süren yumuşatıcı seanslara... Daha yumuşak. Olmalı. Bir de güzel kokmalı. Bakan hayran kalmalı.
Gözü mosmor bir kadın gördü. Belki de her gün yediği dayakdan o gün de nasiplenmiş bir yerlere gidiyordu. Nereye gidebilirdi ki? Babasının evine… Ne için? Kocası onu terk ettiğini düşünsün diye. Ne zamana kadar? Kocası gelip onu alıncaya kadar? Kocası ne zaman gelir? Dayak atacak birini bulamayınca.
muhteşem tespit
Kısmet kelimesinin sayısız anlamı vardı Türkçede. Ama toplum olarak en çok değer vakfedilen anlam “koca”ydı. Kimse bir erkek için “Kısmetini bekliyor!“ demezdi. Çünkü o takdir eden kimseydi. Bir şeylerin takdir edildiği kişi kadındı. Kısmet, takdir edilendi. Kadının çok talibi varsa “Kısmeti açık”tı. Adamlar sürekli bir kaçış halinde ise “Kısmeti kapalı”ydı. Birileri kadının evlenmesini istemiyorsa ona büyü yapabilirdi. O zaman “Kısmeti bağlı” demekti. Hemen falcılara ve büyücülere koşulur kısmet açık hale getirilirdi.
Reklam
başka bir versiyonu da pahalı bir akşam yemeği
Gelenler binlerce lirayı bir anda ekmek alır gibi ödeyip çıkarlardı. Birlikte çalıştığı kızlardan biri yaptığı yüklü bir satış sonrası arkaya kaçıp ağlama krizine girmişti. Sebep: Alışveriş yapan kadının mağazaya çok zengin sevgilisiyle gelip, çılgınca aşk alışverişi yapması. Aşk alışverişi genellikle ilişkinin ilk zamanlarında çıkılan, erkeğin “kadını“ için su gibi para harcadığı alışverişlerdi. Erkek, gözüne iyice girebilmek istediği kadınına ne isterse alırdı. Kadının elini cebine atması söz konusu dahi olamazdı. Çalışan bir kadınsa da onun parası onun olsundu. Erkeği, her türlü ihtiyacını karşılamak için vardı. Erkek adam para harcatamazdı.
Otuz yıl önceydi. On üç yaşında öldü Hasan. Annesine, "Ben ölürsem mezarımda yalnız bırakmayın beni. Üç gece başımda bekleyin!" demişti. Ayşe üç gece mezarının başında, otuz yıl boyunca konakta onu bekledi. Gelmeyeceğini bilmesi tek bir an bile bir şey değiştirmedi.
Pazartesi sendromu olmayan güzel insanlar, biçareler, haklarını aramayı hiç istemezler. Maaşımda artış yoksa yokum artık zira benim yalnızca Pazartesi değil, salı, çarşamba ve perşembe sendromumda var. Cumaları iyice azıyor. Cumartesi ve pazar tavan yapıyor.
İnsanlar görülmemek için giymiyordu artık. Şimdi tam tersine dönmüştü her şey. Görülmek için giymek gerekiyordu.
28 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.