Bir Dünyadan Bir Dünyaya

Samiha Ayverdi

Bir Dünyadan Bir Dünyaya Quotes

You can find Bir Dünyadan Bir Dünyaya quotes, Bir Dünyadan Bir Dünyaya book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Nice zaman sonra idrak ettim ki her yaratılmışın kendi kabiliyeti ölçüsünde bir hasreti ve vuslatı vardır.
Sayfa 24 - KubbealtıKitabı okudu
Reklam
Tarihimiz neden unutturuluyor?
93 Harbi'nin patronu diyebileceğimiz Rus generali Çernayef, Rus çarına gönderdiği bir mektupta Türklerden arta kalan üstün vasıflara işâret ederek şöyle der: "Sırbistan'da ordular teşkil etmek mümkün. Bu imkândan ben de bol bol faydalanmaktayım. Fakat askerlerimi paniğe düşüren bir sebep var. Türklerin yaşayan hâtıraları. Üç-dört yüz sene evvel, her kudreti ve her milleti yenen Türkler, bugün de o silinmez hâtıraları yüzünden her teşebbüsü sarsıyorlar, ölümü hiçe sayanlar bile bu hatıralardan korkuyorlar. Demek ki yalnız Türkleri değil, onların târihini de yenmek gerek. Bu sûretle ben, Türklerin sayısız milletleri idâre edebilmelerindeki sırrı anlıyorum."
Sayfa 77
Osmanlı Devleti'nin kuruluş ve yükseliş devirlerinde birbirlerine sırt vermiş, birbirlerini destekleyip tamamlamış üç mühim müessese vardı: Ordu, medrese, tekke. Millî ve müşterek bir hedefe elbirliği ile hizmet eden bu üç müesseyi yıkmak, dolayısı ile devleti yıkmak demek olduğunu bilen düşmanlarımız, birer otorite olan bu millî sembollerin aralarını açmakta, elhak büyük mahâret ve muvaffakiyet gösterdiler. Önce kaşlar çatıldı, sonra mücâdele ve kavga başladı.
"Kâlp bilgisi, kâlp marifeti ile anlaşılır."
Sayfa 80 - Kubbealtı NeşriyatKitabı okudu
İnsan oğlu için düşünmek hayli zor bir keyfiyet.. Ama daha da zor, hattâ beşeriyetin başına bin bir zorluk çıkaran asıl keyfiyet, dünyâya ne için geldiğini düşünmemek ve bilmemek.
Reklam
Öyle ki Kur’ân’ı bir iğreti elbise gibi taşımak değil, ona temessül etmek; mermer tozu imişcesine suyun dibine çöküp kalmak değil, şeker tozu imişcesine onda erimek gerektir.
Sayfa 94 - Kubbealtı
93 Harbi'nde yenilmiştik. Trablus'ta yenilmiştik. İşte şimdi de yeniliyorduk. Ne olmuştu, dünyâya sığmaz olan Türk gücüne? Acabâ bu koca vücûdun damarları mı kireçlenmiş, beyni mi uyuşmuştu? Neydi bu devamlı hezîmetler, yıkılışlar, çöküşler? Büyükler de pek bir şey söylemiyorlardı. Daha doğrusu ağızlarını bıçak açmıyordu. Yalnız biri ne demişti? Napolyon Akkâ'da mağlup olunca: "Türk askerlerine kumanda etseydim, dünyâyı fethederdim," demişti. Demek ki Türk askeri gene o Türk askeri idi. Ama kumanda edecek Napolyon gücünde bir serdar, Murad'lar, Fâtih'ler, Yavuz'lar, Kanûnî'ler, Çandarlı'lar, Sokollu'lar yoktu.
Demek ki yalnız Türkleri değil, onların tarihini de yenmek gerek. Rus General
“Haram ile helâli, doğru ile eğriyi, güzel ile çirkini, mektep sıralarına oturmadan öğrenen bir nesil ne kadar bahtiyardır. İşte kütlelerin mukaddes bir zincir hâlinde birbirine emânet ettiği bu terbiyeyi devam ettirmek, Türk âilesinde bir îman borcu idi. Onun için de âile, Türk fikriyat ve ahlâkının bir mecellesi olmuştu. Bu yüzden de Müslüman-Türk’ün târihî düşmanları bu temel değere nişan aldılar, onu vurdular ve devirdiler.”
Sayfa 114 - Kubbealtı Neşriyât, 5.baskı.Kitabı okudu
334 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.