“Haram ile helâli, doğru ile eğriyi, güzel ile çirkini, mektep sıralarına oturmadan öğrenen bir nesil ne kadar bahtiyardır. İşte kütlelerin mukaddes bir zincir hâlinde birbirine emânet ettiği bu terbiyeyi devam ettirmek, Türk âilesinde bir îman borcu idi. Onun için de âile, Türk fikriyat ve ahlâkının bir mecellesi olmuştu. Bu yüzden de Müslüman-Türk’ün târihî düşmanları bu temel değere nişan aldılar, onu vurdular ve devirdiler.”