Yıkıntılar üzerine kurulur mu sevgi yeniden?Kaçak, debelenen örümcekler gibi yalnızca kendi ağımızı örüyoruz biz.Belli değiller, belkiler üzerine kurulmuş ömrümüz.Hangi taşımız sağlam, hangi dayanağımız yıkılmaz?
Ayranın sesini bilirsiniz. Gevrek kahkahalarla güler durmadan. Onun gibi değil bu. Ayranda, şişman bir kadının neşesi vardır. Saf saf konuşur. Rakıya gelince; o evde kalmış bir kız sesidir. Kimi zaman hiç konuşmaz. Sinsidir. Kimi zaman, meydanı boş bulup, çenesi düşen bir egoisttir.
Ahudududa egoizm yok. Yaz rüzgarı gibi, ezik ezik konuşur. Sesi uzaklardan gelir. İyice duymak için, bardağın içine dalarsınız. Şişe beyaza dönünce, içinizde bir boşluk, bir erişememe duygusu vardır. Baş ağrısı o zaman başlar. Yavaş yavaş, cisimlerin dili çözülür.
Yüreğinin kapısını açmadı ona. Görgüsü böyleydi. Gitti adam. Bunların yüreklerinden bir şeyler alıp gitti. Acımayı mı, mutluluğu mu, sevgiyi mi? Bir şeyler ki, yokluğunu içleri eriyerek, zehirlenir gibi duydular.