Neler sığabiliyormuş meğer bir güne.Ve yine bir gün bizden neler alıp götürebiliyormuş.Takvimde sadece bir yapraktan ibaret olan bu günler Yavuz'un gönlünde ne fırtınalar koparıyordu.Hikayemizin kahramanları Yavuz ve Tuğçe.Kim mi bunlar?Aşık ile Maşuk :)
Okumaya başladığım ilk an isminden olsa gerek sonunu tahmin edebiliyordum.Yalnız yazarımız o kadar güzel anlatmış ki bu aşkı o son hiç gelmesin istedim ve nasıl bitti anlayamadım.Neydi o edebi cümleler, şiirler öyle.
'O hayat şiirimin bercestesi olmuştu...'sf.144
Sadece bu söz için bile okunmaya değer buldum, bu söz beni çarptı sanırım :)
Yalnız böyle güzel duyguları olan Yavuz bunları bize bu kadar güzel nakşederken Tuğçe niye anlatmadı.Onun hisleri nasıldı.Bu kabına sığmayan aşkta neler dökülecekti onun kaleminden kağıda merak ettim doğrusu.Tıpkı Yavuzda olduğu gibi adım adım Tuğçe'nin de iç dünyasında yaşananları okuyabilseydik keşke.
Okurken çoğu zaman bu Yavuz gerçekten bir hayal ürünü, gerçek şahıslarla ilişkisi yoktur diye düşünsem de kimbilir belki hala kalmıştır onun gibi sevenlerden.
Kitabı bana hediye eden yazarı Mehmet Yılmaz'a bir kere daha teşekkür ederim ve yazın hayatında başarılar dilerim.