Kalvanizm mezhebini benimseyen bir papaz tarafından büyütülen ve gerçek babası ile daha rahat bir ortamda büyütülen iki kardeşin karşılaşmaları iyi bir şekilde sonuçlanmıyor.
Tanrı tarafından kurtarılacak seçilmiş kişi olduğuna inanan Robert işlediği suçlara rağmen ödüllendireleceğini,cennete girmek için bir bileti olduğunu ve yaptıklarından sorumlu olmadığını düşünüyor.
Romanda olaylar iki kez anlatılıyor.Bir anlatım kitabın editörü tarafından kendi anladığı şekli ile anlatılırken,diğer bölümde ise günahkarın ağzından anlatılanları okuyoruz.
İkinci bölüm biraz daha akıcı ilerliyor çünkü bu bölümde Robert'in psikolojik durumunu,kaybettiği kimliğini,düştüğü kaosu daha fazla anlayabiliyoruz.
Gil Martin'in yani şeytanın fiziksel tanımlamaları olduğu için bunun gerçekten bir insan mı olduğu konusunda kafalar karışırken,hayal ürünü olduğu bu bölümde daha da ortaya çıkıyor.
Robert,delirmenin sınırında olduğu anlardan kaçışının sonunda kendini asar.Bunun sonrasındaki okuduğum mezarının açıldığı bölüm ise en etkilenerek okuduğum satırlar oldu.
Psikolojik kitapları sevenler ve bu alanda uzman olanlar için gerçekten ilgilerini çekecek bir okuma olacağını düşünüyorum.Belki de Robert'e bir teşhis koyabilirler.