Ölümünün idam şeklinde olmasına karar verildikten sonra , günlerinin sayılı olduğu bir adam düşünün. Bu kitabı okurken yalnız düşünmekle kalmadım, hissettim de. Daha doğrusu yazar zaten bunu bize hissettiriyor yaptığı ruh tahlilleri ve betimlemeleriyle. Kitabı okurken bi an olsun sanki romanın sizi içine çekmeye çalıştığını hissedebilirsiniz ki çoğu yerinde bu duyguyu hissettiriyor. Kitapta içimin ürperdiği bi bölüm var hatırladıkça hala bi tuhaf olurum, romanda idam edilecek olan adamın tuttuğu günlük tarzı bi defteri var ve bu defterdeki notlar özellikle kitabın son bölümlerinde yoğun bi şekilde karşımıza çıkıyor. Adamın ağzından an ve an idama nası gittiğinin yazıldığı kısımlar. Bu kısımlarda yansıtılan yoğun duyguları hissetmemek elde değil. Korku, çaresizlik, heyecan... Ve sonlara doğru adamın korkudan kalemi tutamayıp notların gerisinin okunamadığı bölüm, işte orda insan bi yutkunuyor.