Dinmeyen bir tutku: İstanbul Burhan Arpad kent duyarlığını şu sözlerle özetliyor: "Bir İstanbul var idi. Sonraları hepsi yok oldu. 1950’den günümüze iki katlı, yoksul görünüşlü tahta evlerin bahçeciklerini de yutuveren beton yığınları, İstanbul’u sildi süpürdü." İşte bu kitapta kimi zaman hüzünlenip kimi zaman öfkelenerek o İstanbul’u arıyor Burhan Arpad
Kitabın tamamı İstanbul’u anlatmıyor; Burhan Arpad’ın bazıları İstanbul ekseninde olan köşe yazılarından yazarın ölümünden sonra derlenmiş. Kitaptan yazarın İstanbul’a olan ilgisine ek olarak klasik müziğe, tiyatroya, velhasıl kültüre olan ilgisini de görebiliyorsunuz. İstanbul’u anlatan kitapları sevdiğim için okudum ama okumasam pek bir şey kaybetmezmişim.
Tiyatro sanatını, tüketim ekonomisinin para babaları daha çok kazansın diye, reklam aracı yapanları kimsenin yadırgadığı yok. Hatta olağan sayıyorlar. Düzen gereği diye! Böyle olunca, güçlü tiyatrocular halı satıyor, film yıldızları tıraş bıçağı satıcılığı yapıyor, ünlü komedyenler deterjan ya da perde çığırtkanlığını üstleniyor...
İstanbul'un topoğrafyası öylesine hızlı değişiyor ki, değil birkaç yüzyıl, şöyle bir yirmi otuz yıl öncesinin semtlerini, mahalle ve sokaklarını bulamıyorsunuz.
Gerçek sanatçısını onurlandırmayı benimsememiş toplumlarda en güzel sözler, parlak demeçler ve mangalda kül bırakmayan doktrin tartışmaları yüzeyde kalır, yüzeyde kaldığı sürece de yığınlara ulaşmaz. Aydınlar ve yığınlar kopmuşluğu sürüp gider. Kültür toplumu dünü, bugünü ve yarınıyla bir bütündür. Sanatçılarına içtenlikle bağlıdır, saygılıdır. Beşikten mezara...
"Tiyatro sanatı"nın ne olduğunu kavrayamayan yeni bir aydın azınlık, Shakespeare, Moliere, Çehov, Dürrenmatt ve gerçek Brecht (taklidi ve özentisi değil) tiyatrosuna yabancı kaldığı sürece Türk tiyatrosunun yığın seyirciden kopması da sürecektir.
Dinmeyen bir tutku: İstanbul Burhan Arpad kent duyarlığını şu sözlerle özetliyor: "Bir İstanbul var idi. Sonraları hepsi yok oldu. 1950’den günümüze iki katlı, yoksul görünüşlü tahta evlerin bahçeciklerini de yutuveren beton yığınları, İstanbul’u sildi süpürdü." İşte bu kitapta kimi zaman hüzünlenip kimi zaman öfkelenerek o İstanbul’u arıyor Burhan Arpad